Tarih: 1-2 Haziran 2024
Ekip: İsmail Ağdaş, Aykut Kabaoğlu
Yer/Bölge: Aladağlar
Rota: Eznevit Kuzey Kar Buz Kulvarı
Kullanılan Ekipmanlar: Kask, Çift ip, Teknik Kazma, Krampon, Buz Vidası, Takoz, Yaylı takoz Diğer İstasyon Malzemeleri ve Kişisel Emniyet Malzemeleri
Rapor:
İsmail ile birlikte 1 Haziran sabah 06:30’da Ankara’dan hareket edip Niğde’ye uğramadan direkt Sokulluya yol tuttuk. 10:45’te Sokulluda aheste aheste dağa gelmenin keyfini çıkararak hazırlanıp 11:15’te yürüyüşe başladık. Saat 16:00’da rotaya yakın bir noktada bivak yerlerinden birinde kamp attık. Biraz daha yükselip su kaynağına yakın mı olsak düşünceleri geçse de sonradan öğrendiğimiz üzere su yokmuş. Son kalan ufak kar birikintilerinden bol toz topraklı karları eriterek su sağladık. Daha sıcak geçen dönemlerde ya da bir iki hafta sonra su taşımak gerekebilirdi. Tabi o zaman rotaya girmemek de gerekirdi o ayrı. Kamp yerini belirledikten sonra Yıldız’dan Mahmut ve Sumru ile karşılaşıp onların da yarın aynı rotaya gireceklerini öğrendik. Rotayı incelediğimizde ise Tunç Fındık’ın Aladağlar kitabında gösterilen 36.8 rotasının doğru olmadığını uzun tartışmalar sonrası anladık ve ertesi gün kitapta gösterilen hattın bir solunda kalan kulvara girmeye karar verdik. Rota tanımı da zaten bu kulvarı ifade etmekte.
İki ekip aynı anda rotaya gireceğimiz için biz geriden gidelim düşüncesi ile biraz geç bir saatte 03:30’da kalktık ve 04:45’te rota girişinde kramponlarımızı giyip malzemeleri kuşandık. Diğer ekip ile fark beklediğimiz kadar fazla olmadı ve tırmanış sırasında üzerimize bol bol buz parçaları ve taş gelmeye başladı. Mümkün olduğunca kulvarın ortasından kaçarak tırmanmaya çalıştık. İlk buz etabına vardığımızda buzdan pek eser kalmadığını gördük. Biz vardığımızda diğer ekip ipe girmişti ve şelalenin sağındaki miks etaptan geçmeye karar vermişlerdi. Bizde istasyona Sumru’nun yanına çıkıp hep birlikte aynı sete kurulduk. Daha sonra onlar ipi toplayıp malzemeleri bıraktılar ve onların malzemeleri kullanarak İsmail lider gitti. Ufak kaya etabında yan geçiş tedirginlik yaratsa da sonrası rahat bir şekilde kar kulvarı olarak devam etti. Ardından bir sonraki buz etabına yükseldiğimizde burda fena olmayan bir buz bulup sevindik. Diğer ekip ile benzer zamanlarda istasyona varınca önden bizim gitmemiz konusunda anlaştık ve buzun sağ tarafında kalan kayalara 2 malzemeden istasyon kurduk. İsmail lider girdi ve buzun başlangıcına 2 buz vidası ile istasyon vari bir ara emniyet attı. Buzun bu kısmı o kadar güven vermediği için tek buz vidası yeterli hissettirmemişti. Sonrasında bir daha ara emniyet atmadan yaklaşık 6m’lik buz etabını tamamlayıp bir baba ve kazmalarla istasyon kurup beni yanına aldı. Buz güven verse de çok çok hafif bir göbek geçişi sırasında sağ taraftan akan su ve hafif sola kayma gerekliliği geçişi zorlaştırıyordu. Biz de aşağıdaki istasyonu ve buz vidalarını diğer ekip için bırakmıştık ama yukardaki istasyon kazmalardan olduğu için toplayıp devam ettik. Saat geç olmaya başladığı için taş düşme miktarı artmıştı. Bir ara sağ tarafımızdaki farklı bir kulvardan büyük bir taş düşüp tam Sumru’nun üzerine gitti. Neyse ki önünde sekip çantasına hafif çarpıp devam etti, yoksa tehlikeli bir durum oluşabilirdi. Ana kulvar hattından hiç sağa sola sapmadan artık yavşamaya başlamış kar etabından dümdüz yükselerek saat 09:15’te sırta vardık. Tabi ki zirveye yürümedik 🙂 Burda 1 saatten uzun oturduk, hem aşağıdan gelecek malzemeleri bekledik hem de keyif çattık.
Dönüş yolunda Karasay’a çıkmadan güney tarafından yan geçerek Karasay beline vardık. Belden aşağı iniş sırasında 3 kişinin yamaçta karda oturup beklediğini gördük ve yanlarına gittik. Bir kişi bele doğru yükselirken ters basıp ayağını kırmış ve yardım çağırmışlardı ancak henüz gelen giden olmamıştı. Biz de yardımcı olmak için yanlarında beklemeye karar verdik. Ayağı kırılmış arkadaşın bacağını batonlarla atellemişlerdi ancak genel görünümü iyi değildi midesi bulanıyor, ara ara kusuyor ve çok bitkin gözüküyordu. 3 saat civarı ayağı aşağıda kalacak şekilde karda oturduğu için yamaçta uzanacak yer açarak alimünyum battaniye serip yatırdık ve ayaklarını hafif yukarı kaldırdık. Hava çok sıcak olmasına rağmen arkadaş hafif hipotermi belirtileri veya travma sebebiyle şok belirtileri gösteriyordu. Karla temasını mümkün olduğunca kesip şok pozisyonu verdik. Bilinçte bulanıklıklar başladığı için yiyecek ve sıvı takviyesi de yapamadık. Diğer arkadaşları jandarma ve afad ile iletişim halindeydi ve 2 saat içerisinde helikopter geleceğini belirtmişlerdi. Bu sebeple biz de herhangi bir şekilde yerinden oynatmayıp bilincini açık tutmaya çalıştık. Sırasıyla şiddetli titreme, hızlı ve yüzeysel nefes alıp verme, sorulan sorulara cevap vermeme ve halisünasyon görme durumlarını yaşayınca biz de belli etmesek de içten içe endişelenmeye başlamıştık. Neyse ki helikopter gerçekten 2 saat içerisinde gelmişti ve 2 asker yanımıza inip kazazedeyi sedyeleyip vinçle helikoptere aldı (Sonrasında öğrendik ki sağlık durumu kırık ve tendon yırtığı dışında iyiymiş). Helikopter, kazazede ile birlikte ekipteki bir kişiyi daha aldı ve diğer kalan arkadaşla birlikte 3 kişi olarak kamp alanına dönüşe geçtik. Bu sırada bizim de suyumuz bitmiş olduğu için dönüş yolunca sıcaktan oldukça etkilendik.
16:00’da çadırı toplayıp inişe geçtik, 18:30’da Sokullu’ya varmıştık. Aracı karayalak kamp alanına çıkarmadığımız için baya pişmandık. Öğrendiğimize göre jandarma, kaza geçiren kişilere ve birlikte oldukları ekibe, kendilerine haber vermeden dağa gittikleri için kişi başı 2000TL ceza kesmişti. Jandarmaya haber vermeden dağa gitmemekte fayda var. Sıcaktan ve dönüş yolunun çoğunu susuz geçirmekten dolayı baya yorgun bir halde Çamardı’ya uğrayıp yemeğimizi yiyip Ankara’nın yolunu tuttuk.
Aykut Kabaoğlu