Tarih: 18 Temmuz 2024
Ekip: Çağatay Gödek, Uygar Türedi, Alime Şanlı
Faaliyet Sorumlusu: Çağatay Gödek
Yer/Bölge: Aladağlar
Rota: Yıldızbaşı Zirve, Davlumbaz Zirve
Kamp Yeri: Ordos Dağ Evi
Hava Durumu: Açık, Parçalı Bulutlu
Rapor:
Selamlar Arkadaşlar,
Otuzlu yaşlarımın ilk yılını kutlarken dağda olmak istiyorum diyerek kendimi Ayşenur ve Uygar ile tanıma faaliyeti yaparken buldum. Faaliyet sonrası Ayşenur’u Niğde otogara bıraktıktan sonra gece yarısı olmak üzereyken Sarımemet Yurdu’na giderek Çağatay ve Devrim’le buluştuk ve çadırımızı kurduk. Çağatay önümüzdeki günlerde neler yapabileceğimizden bahsetti ve yapacağımız zirveler hakkında çalışmamızı söyledi. Yıldızların altında Yıldızbaşı ne kadar güzel bir isim diye düşünerek uyudum.
Doğum gününde dağda olma hedefi olmayan Uygar’ın 16 Temmuz doğum günü sabahında tırmanışa giderken Devrim ve Çağatay çok güzel bir türkü söylediler. “Korkirem” adlı bu türkü Yıldızbaşı ve Davlumbaz Zirvelerinde büyük bir yer kapladığından türkünün sözlerinin bir kısmını sizlerle paylaşmak istiyorum:
“Cin Görirem Can Görirem
Kükremiş Arslan Görirem
Kan Yiyen Sırtlan Görirem
Dalgalı Umman Görirem Korkmirem
Korkmirem Bala Korkmirem”
İlk lider tırmanış deneyiminin üstüne yediğimiz harika yemeklerin yanında karpuza mum dikerek Uygar’ın doğum gününü kutladık. Ağaçların, dağların ve yıldızların arasında hamakta gökyüzüne bakarak yaklaşık bir ay önce dilediğim dileğimin gerçekleşmesini izleyerek uykuya daldım. 17 Temmuz günü (Bu sefer benim doğum günü sabahımda:)) uyanır uyanmaz ölmez otu toplamak için yürüyüşe çıktık. Zirvede bize eşlik edecek, güneş gibi sarı ve parlak ölmez otlarını toplayıp kamp alanına döndük, eşyalarımızı topladık, Sarımemet Yurdu ile vedalaştık, Çamardı’ya uğradık ve Furkan’ın da bize katılmasıyla faaliyetin başlangıç noktası olan Ordos Dağ Evi’ne gittik. Dağ evinin çatısında oturup sohbet ettik, Çağatay türküler söyledi, ardından yaş günü pastam eti pufu beş kişi yedik:). Çağatay yerken kalkıp kahvaltı hazırlayacağını söyledi ve 05:00 çık saati olarak belirledi. Çantalarımızı hazırladık ve önceki raporlara biraz daha göz atarak notlar aldık.
18 Temmuz – Faaliyet günü
Raporları okuyan arkadaşlar, bizim gibi iki gün kala faaliyete hazırlanıyorsanız umarım buradan okumaya başlamışsınızdır. Hazırlık yapmadan önce Çağatay faaliyet planımızı söylemişti. En fazla 17 saat sürecek faaliyet planı kısaca şu şekildeydi: 05:00 çık saatiyle Ordos dağ evinden faaliyetebaşlamak, Cımbar Kanyonu 2.Kol’dan geçerek Tekepınarı’nda dinlenmek, Dipsiz Göl’e ulaşmak ve dinlenmek, zirveleri yapıp Oba Yeri’nde dinlenmek ve aynı yoldan geri dönerek bu sefer Cımbar Kanyonu 1.Kol’dan geçerek dağ evinde faaliyeti bitirmek.
Gece ben mışıl mışıl uyurken Uygar ve Çağatay yeterince uyuyamamışlar. Yine de Çağatay çok güze lbir kahvaltı hazırladı. Zirve çantalarımızı kontrol ettik, Çağatay atıştırmalıkları alacağını söyledi(Yanımıza aldığımız atıştırmalıklar gözüme çok az göründü). Son hazırlıkları da yaptıktan sonra dağevinden 05:10’da çıkarak faaliyete başladık. Yola çıkmadan Çağatay “Şimdi göreceğiz nerede ağlayacaksınız, ne zaman dinlenelim diyeceksiniz, klostrofobiniz var mı hepsini öğreneceğiz” dedi. Bumotivasyon konuşmasıyla gülerek yürümeye başladık. Çağatay yolu bizim bulmamızı istediğinden lider olarak bizden birinin öne geçmesini istedi. Yön konusunda Uygar’ın daha iyi olduğunu düşündüğümden önden beyler diyerek Uygar’ın liderliğinde yürümeye devam ettik.
Kanyonun başladığı yerde çok belirgin iki yol ayrımı vardı. 06:05 gibi Cımbar 2.Kol’dan gideceğimiz için sola doğru yol aldık. Kanyon çok güzeldi kuşların sesi duvarlarda yankı yapıyordu. Çağatay’a burada biraz dursak ve izlesek olur mu dedim, fakat taş düşme tehlikesi olur diye devam edelim dedi. Böylece sorularından biri cevaplanmış oldu. Kimsenin klostrofobisi yokmuş 🙂 Kanyonda ilerlerken orada sabit duran iplerden tutarak 06:30’da kısa bir kaya tırmanışı yaptık, çok keyifliydi. Ardından bu güzel kanyon sona erdi ve 08:10’da Tekepınarı’na ulaştık. Pınarın suyu çok soğuk ve çok güzeldi.Dinlendikten sonra ellerimizi suyun içine sokarak önce kim çekecek diye yarışma yaptık. Tabii ki ilk elini çeken bendim :))
Mataralarımızı doldurduk ve yarım saatlik dinlenmenin ardından 08:40’da Oba Yeri’ne doğru yürümeye devam ettik. Bu yolda liderliği ben devraldım ve iç sesimin “Uygar ve Çağatay çok hızlılar tempomuzu düşürme Alime” demesiyle herkese jog attırdım (jogging: hafif tempoda koşu).Tekepınarı’ndan Dipsiz Göl’e giden patika tam koşu parkuru gibi olunca 09:40 gibi kendimizi Oba Yeri’nde bulduk. Burada Üzeyir Abi’nin barakası vardı ve koyunları Davlumbaz eteklerinde otluyordu. Üzeyir Abi hava bozacak çıkmayın dese de ortada bulutlar yok hava açık görünüyor diyerek zirve dönüşü uğramak üzere sözleşip Dipsiz Göl’e doğru ilerledik. Saat 10:00 gibi Dipsiz Göl’e vardık.Nereden gideceğimizi konuştuk. Gölün etrafından dolaşarak 10:20 gibi Yıldızbaşı Zirve’ye doğru yürüyüşe başladık, biraz ilerledikten sonra yolun karmaşık olması sebebiyle liderliği Çağatay devraldı.
Yürüyoruz, çıkıyoruz ama Çağatay’ın ağlayacaksınız, dinlemek isteyeceksiniz dediği yerlere geldik mi anlayamadık. Oldukça yükseldikten sonra basmaya çekindiğim slap yüzeylere geldik. Raporlarda bilekli bot giyin diyen çok kişi vardı. Bilekli tek botum kışlık botumdu ve o da bir numara büyüktü. Bolluk sebebiyle bazı yerlere basmaya çekindim ve o an anladım, işte tam burası o ağlama yeri galiba dedim. Çıkarım da, nasıl ineceğiz derken birden bir türkü.. korkirem korkirem :)) Devrim’in bizimle beraber faaliyete gelememesine üzülmüştük ama tüm faaliyet boyunca türküsüyle yanımızda gibi oldu. Slap yüzeylere basmaya çekiniyordum Çağatay basarsın yaparsın dedikçe ilerledim, bastıkça güvenim arttı. Çağatay şu boşluğa atla uçacaksın korkma dese atlardım, öyle bir kendimi vermişlikle dediği her yere basarak ilerledim. Uygar gayet iyi ilerliyordu ve bana Buda gibi yürü diyordu. Buda nasıl yürür diye düşünürken biraz daha ilerlemiş oluyorduk. Korkmirem, korkmirem, biraz korkirem..derken 12:10’da zirveye ulaştık. Yıldız gibi sivri bir taş koymuşlar hemen sarıldım. Biraz atıştırdık, manzarayı izledik, Çağatay’ın Demirkazık’a olan sevgisini izledik, ölmez otu ile zirvede fotoğraflar çekildik ve yarım saatlik molanın ardından inişe geçtik. Korktuğum gibi değildi hatta inmek çok kolaydı özellikle çarşaklardan kayarak inmek çok keyifliydi. 13:50 gibi zirveden indikten sonra Oba Yeri’ne dönerek Üzeyir Abi’nin çayını içtik.
Uzun bir molanın ardından 15:00’da Davlumbaz Zirve için yürüyüşe başladık. Gelirken gördüğümüz koyunların geçtiği yollardan geçerek 16:30’da Davlumbaz Zirve’ye ulaştık. Yürüyüş patikası gibi kolay bir yoldu, Çağatay bu kadar kolay olmasının dağın etrafından dönerek ilerlememizden kaynaklı olduğunu söyledi. Zirvede yine atıştırarak 15 dakikalık bir molanın ardından çarşaklardan kayarak inmeye başladık.
Bir saatlik iniş sonunda jog atmalık o patika yoldan geri dönüşe geçtik. Bu sefer Çağatay bize jog attırdı. Koşar adımlarla 18:30 gibi Tekepınarı’na ulaştık ve son atıştırmalığımızı yedik. O an fark ettim atıştırmalıklar tam olarak bu kadar alınmalıymış. 10 dakikalık molanın ardından dönüşte Cımbar1.Kol’dan gideceğimiz için sol tarafta görünen dik bir geçitten çıktık. Çağatay buraya Arpalık tarafından da gelindiğini söyledi fakat biz dağ evine geri döneceğimizden sağ taraftan Cımbar Kanyonu 1.Kol’a doğru ilerledik.
Kanyon çok net görünüyordu. Bu kanyon tek bir yer dışında oldukça kolaydı. Tek bir yerde back-climbing şeklinde kayalara sarılarak güzel, kısa bir iniş yaptık. “Cin Görirem Can Görirem, Kükremiş Arslan Görirem” diyerek yürürken 20:20 gibi Cımbar Boğazı tabelasının yanındaydık. 20:30’da dağ evine ulaştık. Furkan ve Devrim çok güzel yemekler hazırlamıştı. Bütün bir faaliyet boyunca ayran içmek istiyorum, keşke ayran olsa, ayran, ayran, ayran diyen Uygar’ın ayranı da masadaydı 🙂 Yaklaşık 16 saat boyunca 35 km yol gidip üstüne iki zirve yaptığımıza uzun süre şaşıracağız. Çağatay’a bu deneyim için çok teşekkür ederiz. Yemeğin ardından oyunlar oynayıp derin bir uykuya daldık.. Böylece bütün işimizin gücümüzün yaşamak olduğu bugün de sona erdi (Nazım Hikmet’e ve Genco Erkal’a selamlar).
Dağ evindeki son gecenin ardından sabah uyanıp çok güzel bir kahvaltı hazırladık, Bahadır’ın da gelmesiyle dostların arasında güneşin sofrasında kahvaltımızı yaptık.
Dağ evinin bu kadar misafiri olması çok güzeldi, biri geliyor biri gidiyor derken bizim de gitme vaktimiz geldi.Dönüş yolunda Tuz Gölü’ne, Peribacaları’na selam verdik ve İstanbul’a doğru yola çıktık. Gelirken ve giderken tüm bu yolları aşan Uygar’a da ayrıca çok teşekkür ederim.
Tavsiyeler
- İsteklerinizi yüksek sesle söyleyin, bir bakmışsınız gerçek olmuş “istemekten korkmirem”
- Atıştırmalıklar ağırlıktır yeteri kadar almanız yeterli “az atıştırmalık almaktan korkmirem”
- Baton almamak sizi üzebilir “Dört ayaklı olmaktan korkmirem”
- Bilekli bot çarşaklarda sizi taşlardan korur “sıcaktan korkmirem”
- Son olarak mizah ilerlemenize yardımcı olur, sakin kalmanızı sağlar, yine de özgüven aşımına dikkat :)) (dağları sevirem, dağcıları da)
Sevgiler
Alime