Tarih: 04/08/2015
Ekip: Elif Başak Ürdem, Ceren Görgüner
Yer/Bölge: Aladağlar
Rota: Emler Klasik
Kullanılan Ekipmanlar: 2 kask, 2 kazma, 1 çadır, 1 bivak
Hava Durumu: —
Rapor:
4 Ağustos akşamı ben 18.30 otobüsüyle İzmir’den, Başak ise 20.00 otobüsüyle İstanbul’dan yola çıktık. Sabah 07.10’da Niğde yeni otogarda buluştuk. Servisle eski otogara geçtik. Meşhur İlkbahar lokantasında karnımızı doyurduk (Anadolu insanının samimiyetiyle bizi pek hoş karşıladılar, dağlarımıza hoş geldiniz dediler). 09.30 Çamardı minibüsü perona gelince eşyalarımızı koyup otogarın karşısındaki bir marketten eksiklerimizi tamamladık. Salim abiyi arayıp minibüsün saatini haber verdik. Çamardı minibüsünün her yere uğraması ve sürekli dur kalk yapması aslında faaliyetimizin de nasıl olacağına dair bir ipucuydu
11.10’da Salim abinin evindeydik. Üzerimizi değiştirip çantalarımızı düzenledik. Salim abi ve eşi bize nefis kirazlarından ikram ettiler, sağ olsunlar pek lezzetliydi. Saat 11.45 gibi Salim abinin evinden ayrıldık. Ancak Gelincik Kayalara varamadan araba yokuşu çıkamayınca biraz erken inmek zorunda kaldık (saat 12.40 idi). Bu bize hem avantaj hem dezavantaj oldu. Kapıya daha yakın bir noktadan vadiye girmiş olmamız avantaj sağladı. Arabanın çıkamadığı yokuşu çıkmak ise (idmansız olmamızın bunda payı çok büyük) bizi epeyce yordu. Biraz yürüdükten sonra Yücehan ile telefonlaştık. Tempomuz ağırdı, sık sık nefes molaları vere vere yürüyorduk. Kapıya yakın bir noktada 13.50 gibi mola verdik. 15 dk sonra tekrar kapıya doğru harekete geçtik. Kapıdan sonra düzlükle karşılaşmayı umarken sık ve kısa molalarla çarşaklar üzerinde sürekli yükselmek bizi çok yormuş olacak ki saat 17.00 gibi ilk gördüğümüz düzlüğe kampı attık. Bir de kamp attığımız alana varmadan hemen önce gördüğümüz metal kutunun içindeki defter oldukça moralimizi bozmuş olacak ki bir an önce iyisi mi kampımızı atalım dedik. Yanımızda inanılmaz derecede çok miktarda su olduğu için çıkışta çok zorlandık ve Çelikbuyduran’a gitmek için acele etmedik. Çadırı uygun bir yere kurduktan sonra Yücehan’ı aradık, ardından yemek yedik, su kaynattık ve 21.00 gibi tulumlara girip uyuduk.
Nispeten rahat bir gecenin ardından sabah 05.30’da uyandık ve 06.50’de Emler zirve için yollara düştük. Aslında bulunduğumuz yerden Emler, Karasay ve Eznevit’i çok iyi tayin ettiğimiz için rota bulmada hiç zorlanmadık. Patika ve su seslerini takip ederek mübarek Çelikbuyduran pınarına ulaştık. Bizim dışımızdaki ilk insanları burada gördük. Kampa gelen aile ile biraz laflayıp Emler’e doğru yol almaya devam ettik.
Vadiden Emler’e çıkış için dik ve kırmızı çarşak ve de daha az eğimli ve uzun görünen iki patika vardı. Çıkışı dik taraftan yapıp inişi diğer daha az eğimli kısımdan yaptık. Emler’e çıkışımız hiç bitmeyecek sandık ve yoldaki babalar bittiğinde kutu arayıp bulamamak başta üzse de taşların arasında zirve defterini görünce keyfimiz yerine geldi (saat 10.10). Zirvede Belçikalı bir çift ile karşılaştık biraz muhabbet ettik, fındıklı kahvemizi içtik, bir şeyler atıştırdık. Defteri yazalım, fotoğraf çekelim, çekilelim derken 40 dk sonra inişe geçtik (manzara da emsalsizdi hani). Yolda antrenman yapan bir maratoncu ve katır eşliğinde ilerleyen bir kafileye rastladık, azıcık lafladık. Kamp alanına varışımız saat 12.00’da gerçekleşti (çıkışa göre baya hızlı oldu, kayarak indik ). Çadırı ve çantaları toparlayıp 12.40’da dönüş yoluna koyulduk. Salim abi ile Terra Anatolia kamp alanında ki buluşmamız hiç olmayacak derken saat 15.15’de varabildik. Yücehan ile son kez telefonlaşıp faaliyeti sonlandırdığımızı bildirdik.
Evden eşyalarımızı aldık ve Salim abi ışık hızıyla bizi 16.00 minibüsüne yetiştirdi. 21.30 otobüslerine zor olsa da bilet bulabildik. Niğde gazozu ve kalan atıştırmalıklarımızı yiyip, raporumuzu yazma aşamasını otogarda otobüslerimizi beklerken yaptık ve faaliyetimizi sonlandırmış olduk.
Değerlendirme:
Tanıma oldukça öğreticiydi. Emler, Eznevit, Karasay, Demirkazık, Kızılkaya, Yedigöller Platosu, çevredeki kamp alanları ve su kaynakları hakkında net fikir sahibi olduk. Faaliyetimiz boyunca hava hep güneşli ancak çok sıcak değildi. Tanıma faaliyeti için ideal ve keyifli bir havaydı.
Tempomuz genel olarak çok yavaştı ve kondisyon eksikliği, yanlış ayakkabı seçimi ve fazla eşya nedeniyle oldukça acılıydı. Ancak motivasyonumuz oldukça yüksek ve dayanıklıydık.
Tunç Fındık’ın Aladağlar’da 50 Rota kitabı işimize pek yaramasa da içinden çıkan harita sayesinde nerede olduğumuzu doğru tayin edebildik ve yanılmadan yolumuza devam ettik.
Nice faaliyetlerde buluşmak dileğiyle…
Başak ve Ceren
Faaliyet Fotoğrafları:
https://drive.google.com/drive/folders/0B-MJGeo6aJDJfmIyU2REYk9XNmFnLTdUY0xYRE15bVE0cmVxT0hXTnp1LWNGYzNTc0YtTjQ