06/08/2017 İtoturumu Güneybatı Yüzü-Batı Sırtı/Aladağlar – Mehmet Boztepe, İ. Ceyhun Andaç

Tarih: 06/08/2017

Ekip: Mehmet Boztepe – İ. Ceyhun Andaç

Yer/Bölge: Aladağlar / Sokullupınar

Rota: İtoturumu güneybatı yüzü – batı sırtı (batı sırtına geçemedik)

Kullanılan Ekipmanlar:  Çift ip, 5 sikke, takoz seti, yaylı takoz seti, tek kişilik bivak, çeşitli boyda perlonlar, birkaç prusik

Hava Durumu:  –

Süre:

Detay:

Çanakkale Asos’ta 5 gün hoşaf gibi olduktan sonra, Chamonix sonrası tekrar dağa gitmeye artık hazırdım. Gireceğimiz rotanın ilk uzun duvar adayımız olduğunu bilmeden önce, böyle söylüyordum yani… Uzun süren bir araç yolculuğu sonrası yorgun ama çok rahat bir biçimde Sokullupınara vardık. Alpinizm böyle bir şey işte ulan! nidalarıyla matları arabanın yanına serip biraz kestirdikten sonra rotayı kesmek üzere biraz yükseldik. Fakat, heyhat! Bir rotanın girişi bu kadar mı kolpa tarif edilir!!! En az bir saat rotanın karşısı olduğunu sandığımız yerden rotayı kestik, görüntü aldık, rotanın içinde kafamızda ilerledik. Güneş batarken kampa doğru dönüyorduk, kafamızda çarşaklar kadar soru işaretleriyle… Rota 8 ip boyu ve 5.5 saat olarak verilmiş ORDOS tayfası tarafından, Tunç Fındık da kitabına aynen böyle aktarmış. Biz de buna dayanarak, geceki görece kötü uykunun ve sabaha kahvaltılık almayı unutmuş olmamızın da verdiği moral bozukluğu ile tahminimizden yaklaşık 1.5 saat sonra, 7.30 gibi kamptan çıktık. Kamp alanında tanıştığımız patika koşucusu arkadaşa da en geç öğlenden sonra tekrar kampta olacağımıza dair bilgi verdik muhabbet arasında. Sonrası biraz enteresan. Bir önceki akşamüstü şurası olabilir dediğimiz her yerden yarım saat daha ötede bir kulvar girişinden başladık ancak 8.30′a doğru rotaya. İp boylarının tariflerindeki tutarlılıkla iyi de yapmışız diyorum ama, oraya gidişimizin tek sebebi rotayı tarif eden ekibin kamptan çıkış ve rotaya giriş saatlerini tutturma çabamız; az daha gitsek kuzeybatıya girecektik hatta. Rotaya kulvarvari bir yerden girip yaklaşık 100 m kadar serbest yükseldik, rotanın tarifinde zerre bahsedilmemesine rağmen. Yanlış bir yerdeysek de kulvarı çıkar daha basitçe varırız zirveye en kötü, ne yapalım, diyorduk. Sonra bir yerde, eh artık burda ip açsak mı ne, dedik ve ben başladım: 1. ip: IV+/V-, 45-50 m Kulvarın devamı, yatık geniş çatlağımsı/bacamsı giriş etabı. Emniyet imkanı kısıtlı ama rahat bir ip boyu. 2. ip: IV+, ilk 10-15 m sonrası III, 45-50 m Yine kolay bir ip boyu. Buradan sonra kısa bir süre daha serbest yükseldik. 3. ip: V-/V, 50 m Beni mental olarak göçerten ip boyu. Sağı seçerek baca+baca şeklinde gideceğime, aşağıdan Mehmet’in de yönlendirmesiyle, daha kolay olduğunu düşünüp ilk bacadan sonra sola kaydım; kaymaz olaydım. Sola kayılırsa emniyet imkânı limit durumunda sıfıra gidiyor, en sonda sağa kayarken de bir film şeridi durumları yaşanmıyor değil. Bir de sağa kaymam gerektiğini biraz gereksiz yükseldikten sonra farkettim, hoş olmadı. Arada biraz serbest gittiğimiz, biraz da ip boylarını uzun tuttuğumuz için, tarife de dayanarak, yukarı bakınca pek inanamasak da, 4 ip boyumuz kaldığını düşündüğümüzden liderliği Mehmet devraldı. Yorgunluk da yavaştan kendini göstermeye başlıyordu… 4. ip: V, 45 m Boşluklu bir sağa geçiş sonrası çok rahat emniyetli, dik bir baca soldaki kovuğa kadar tırmanılıyor. Bacanın başlarında biraz oynayan, benim de ekstra oynattığım ama halen sabit bir sikke mevcut. Burada saat biraz geç olmaya başladığından, ya dönsek mi acabalar başlamıştı, ama bir yandan tüm ip boylarını ip inişiyle inecek olmamız, diğer taraftan da daha saatin görece erken olması bize bunu yapmamak için gerekli cesareti veriyordu. Mehmet devam etti. 5. ip: 4+, bir yerde sert bir çatlak geçişi var, 45 m. Rahat bir ip boyu. Bu sefer de bir yerde Mehmet sağa kaçtığından çok sıkıntı yaşadı. Yolda “Yusuf†yazılamaları gördüm. 6. ip: IV/IV+, 50 m Yine rahat bir ip boyu fakat artık yorgunluk ve sıcak bizi cacık etmeye başladı. Etrafta rapordan tanıdık şeyler görüyoruz fakat devamı pek hissedemiyoruz da… 7. ip: IV, 50 m’den biraz fazla İşte burası patladığımız yer. Artık dikkatler iyice dağıldı. Rotada bir yerden sırta bağlamamız gerektiği söylenilen ip boyu burası fakat zikzaksal bir geçişten bahsedildiğinden hafzalamız almadı, ayaklarımız gitmedi, Mehmet unuttu, nasıl derseniz… ve kaçırdık. Saat de 3′ü 4′ü bulunca artık sıkıntı elle tutulabilir bir noktaya geldi. 8. ip: III/III+, 45-50 m Kolay fakat takatksizlikten sıkan ip boylarının başlangıcı. Toplamda bitirmemiz gereken ip boyunda halen zirveyi açıkça görebileceğimiz bir uzaklıktayız. Moraller bozuldu tabii. Artık sazı ben aldım, biraz daha enerjiğim, koşturuyoruz. 9. ip: III/III+, 45-50 m Lider-artçı şeklinde gittiğimiz son ip boyu. Bitmiyor arkadaş… Devamında running belay’le koşturuyoruz, gerçekten. Arada kaçış bulabilir miyiz umuduyla sağa sola bakınıyorum ama nafile, nereye çıktığını bilmediğimiz vadiler ya da gelmeye başladığımız kulvarın devamına çıkıyor her yol. Sonra zirveye kilitlenmişken çok sert bir kılçıktan geçerken Mehmet’e muhtemelen inişi yapmamız gereken, doğu beline inen minik duvarı gösteriyorum, Oraya doğru gitmeye karar verince, kılçıktan geri dönüyorum ve inişe geçiyoruz. Saat artık akşam 7’ye geliyor ve acele etmeliyiz. Zirveye halen ~ 2 ip boyumuz var. Ya rota tarifinden komple başka bir yere girdik ya da bu tarif gerçekten anlamsız. Murphy kanunları gereği ölümcül karışan ip bizi yarım saat uğraştırıyor. Tek sikkeden bir ip boyu iniyoruz, umarız bir daha inmemize gerek kalmaz diyerek çünkü ipi çekerken ilk ipin sonundan kesmemiz gerekiyor. Bir bu eksikti! Koşturarak IV’lük sayılabilecek bir 50 m daha inip nihayet bele varıyoruz. Tek kafa feneriyle aşağı yukarı bir buçuk saat, çok susuz ve yorgun bir çarşak inişi sonunda önce suya, sonra Sokullu’ya akşam 10 sularında ulaşıyoruz: mutlu son. Sokullu’ya varmadan evvel, kampta son haberleştiğimiz arkadaşın Mehmet’in arabasının plakasından ailesine ulaştığını ve jandarmaya kurtarma için haber verdiğini öğreniyoruz ve gerekli yerlere iyi olduğumuz haberini iletiyoruz. Kampta kendimize gelişin ardından zorlu eve dönüş yolculuğuna başlıyoruz.

Çıktılar

– Rotayı iyice öğrenmek, bu bir rehber bile olsa tek bir tarife güvenmemek ve her koşulu hesaba katarak rotaya hazırlıklı girmek dağda en mühim bazı şeyler. – Kamp alanındaki insanlarla iletişime girmek hayat kurtarıcı olabilir, kaçırmamak gerek. – Sadece tırmanış değil, rota tabanından ne kadar yükselindiği çok önemli. Büyük kısmı dimdik olmasa da, biz farketmeden ilk uzun duvarımıza niyetlenmişiz aslında (~800 m). Bitiremeyip kendimizi hem fiziksel hem de mental olarak harab ettik ama mevzunun farkında olmakta fayda var. – Bu rota özelinde; rota güzel ama sürekli bölünen çatlak&baca sistemlerinden oluşuyor ve sürekli birini seçmeniz gerekiyor, normal olarak. Yanlış çatlağı seçmek her zaman rotayı değiştirmiyor fakat sürekli bir seçim halinde olmak bile vakit kaybetmeye sebep oluyor. Oldukça iyi çalışılması gereken, yazın ortasında bile farklı hava hallerini tadabileceğiniz bir rota. Sokullu’ya yakınlığı hoş fakat dikkatli olunmalı. Oldukça geliştirici ama birazcık yıpratıcı da bir faaliyet oldu. Her şeyin antreman olmadığını, dağa gitmenin kendi başına en önemli dağ antremanı olduğunu deneyimleyerek öğrenmiş olduk.

Dağlar ne güzel, ne güzel.” ica