Tarih: 10-16/09/2018
Ekip: Sevil Berrak Irmak, Ahmet Kutlu Şentürk
Yer/Bölge: Yedigöller Platosu/Aladağlar
Rota: Sokullupınar’dan Kapuzbaşı’na trans faaliyeti
Kullanılan Ekipmanlar: Çadır, 2 Kask, Telsiz, Pusula, Harita
Hava Durumu: Çoğunlukla açık, kimi zaman bulutlu
Planlanan Faaliyet:
11.09.2018 – Çelikbuyduran’da kamp
12.09.2018 – Karasay zirve, Eznevit zirve, Yedigöller’de kamp
13.09.2018 – Üçköşe Sivrisi zirve
14.09.2018 – Soğukpınar’da kamp
15.09.2018 – Dönüş
Gerçekleşen Faaliyet:
11.09.2018 – Çelikbuyduran’da kamp
12.09.2018 – Karasay zirve, Eznevit deneme, Yedigöller’de kamp
13.09.2018 – Üçköşe Sivrisi deneme
14.09.2018 – Soğukpınar’da kamp
15.09.2018 – Dönüş
Rapor:
İlk gün
10 Eylül akşamı saat 20.00’de İstanbul’dan yola çıktık. Niğde’ye, sonrasında da Çamardı’ya vardıktan sonra saat 10.00 civarında Salim Abi ile buluşabildik, TDF dağ evinin önünden Çelikbuyduran’a doğru yola koyulduk. Salim Abi’nin (nur içinde yatsın) arabasındaki kulüp stickerlarını incelerken takibimizi yapan Semih ile iletişime geçtik. Son olarak jandarmaya faaliyetimizi bildirdik ve yürüyüşe başlayacağımız haberini verdik. Salim Abi bizi Sokullupınar kamp alanının biraz daha yukarısına, Gelincik Kayalar’a doğru bıraktı. 11.00 civarında yürüyüşe başladık. Kapıyı seçmeye başlayınca kasklarımızı taktık ve yükselmeye başladık. Heyecan ve merak içinde etrafa bakınmaktan saat 17.00’da hala Yalak Deresi Boğazı’nda dolanıyorduk. Çelikbuyduran su kaynağına ulaşamadan kamp attık.
İkinci gün
05.00’te uyandık, atıştırıp zirve çantası yaptık. 05.45’te Karasay’a doğru yürüyüşe başladık. İlk önce Karasay Geçidi’ne yönlenip sonrasında sırttan zirveye yürümektense direkt olarak zirveyi hedeflediğimiz için daha dik bir rotadan tırmanmak zorunda kaldık. Rotanın dikliği kimi zaman bize endişe verdi ve ellerimizi kullanmamız gerekti. 09.30’da Karasay zirvedeydik. Eznevit zirve yapmak için sırttan yürümeye başladık. Karasay’a tımanırken bilmeden zorlaştırdığımız rotanın ardından yorulmuştuk ve Karasay-Eznevit arası ayaklarımızın altından kayan çarşak bize hiç güven vermedi. 15-20 dakika yürüyüp zirve yapmadan sırttan geri döndük. Dönüş yolunda Karasay Geçidi’ni kullandık ve çıkışta salaklık yaptığımızı o zaman fark ettik. Karasay Geçidi’nden güneye, Kızılkaya Çarşakları’na bakmak ve Kocadölek dolaylarını görmek nefes kesiciydi. Medeniyete dair karşımıza çıkan tek unsurun bir insan tarafından inşa edildiğine emin olduğumuz babalar olan bu sürreel yerde uygar olmanın ne anlama geldiği üzerine düşünmeye başlamıştım ki kampı toplamak üzere geçitten Çelikbuyduran’a inmeye başladık ve yürüyüş sırasında beynimi kapatarak tekrar bomboş bir zihne kavuşabildim.
Karasay Geçidi’ne ithafen hazırladığım playlist için bkz: “the beacons are lit”
https://open.spotify.com/playlist/1ydjzYkyu68urwnDbfj8qJ?si=qgPz-_MMRt6Fp7q3rq69Ew&utm_source=copy-link
16.00’da Yalak Deresi’ndeki kampı topladık, 18.00 civarında Yedigöller’e kamp attık.
Üçüncü gün
05.00’te uyanıp 06.00 gibi Latır Kırı’na vardık. Faaliyetten önce Üç Köşe Sivrisi’ne giden rotanın H3’e doğru yönelip sonrasında kuzey-doğu yaptığını öğrenmiştik. Fakat bölgeyi tanımadığımız için defalarca çıkış denemesi yapsak da oldukça dik rotalara saptık. Sonradan, 2020 yazında Gizem ve İdil’le yapacağım faaliyette H3 olarak geçen Uğur Uluocak Tepesi’nden önce gelen 3500 metrelik mini zirvenin aslında bizi Üç Köşe Zirvesi’ne götüreceğini öğrenecektim. Zirvesiz fakat bol çarşak sörfü yapılmış biçimde Yedigöller’e geri döndük. Yörük Ahmet Abi’nin çadırında 7-8 bardak çay içip kendi çadırımızda uykusuz bir gece geçirdik.
Dördüncü gün
09.00’da Yedigöller’den ayrıldık. Hacer Boğazı’ndan tatlı tatlı ilerleyerek 13.00 gibi Soğukpınar kamp alanına vardık. Dağ evine eşyaları atıp bölgede güzel vakit geçirdik.
Beşinci gün
Sabaha doğru 04.00 – 05.00 arası Adana’dan arabayla gelen 5-6 kişilik bir grup yetişkin kampçı birey dağ evini tabiri caizse bastı. İnanılmaz bir gürültü çıkararak bizi uyandırdılar. Uyanmışken hemen sıvışalım dedik ve oradan hızla uzaklaştık. 11.30 gibi asfalt yola çıkmıştık, Ulupınar köyüne yönelip Ahmet Abi’nin ailesini ziyaret ettik. Bizi tanıdık bir şoföre emanet ettiler ve her virajda ölümden döndüğümüz çılgın bir yolculuğun sonunda Yahyalı’ya vardık. Ruhumuzu teslim edeceğimizi kabullenerek huzurlu bir uykuya daldığım bu yolculuğun kaç saat sürdüğünü hatırlamıyorum. Yahyalı’da etli ekmek gömüp toplu taşımayla 2 saatte Kayseri’ye geçtik. Oradan da otobüsle İstanbul’a.
Berrak.