Tarih: 29/10/2006
Ekip: Önder Bingöl, Ozan Onur
Yer/Bölge: Aladağlar
Rota: Lahitkaya Kuzey Duvarı
Kurtarma Ekibi: Alper Işın Duran, Caner Odabaşoğlu, Alpinism Derneğinden Ümit ve Evren + yaklaşık 20 kişilik ekip
Rapor:
Malzeme toplama ve bilet bulma telaşından sonra faaliyetimiz cumartesi akşamı Niğde İnan’ın Ümraniye aktarmalı otobüsüyle başladı. Niğde’ye vardıktan sonra bizimle aynı bölgeye gelecek olan Ytüdaklı Alen ve Borga ile sohbet, kahvaltı vs’den sonra 11’deki Çamardı servisine binerek, Şafak pansiyonunun önünde indik. Buradan da 13:45’de Sarımemetler’e vardık. İlk faaliyet planımız pazartesi günü buranın hemen yanındaki Ortaburun Kuzeydoğu duvarına girmek ve aynı gün gelecek olan Alper’le birlikte Kaldı Doğu Sırtı için Sulağankeler’e çıkmaktı. Fakat bu planın çok yorucu olacağını düşünen benim aklıma pazar günü Sulağankeler’e çıkmak ve pazartesi Lahitkaya Kuzey Duvarına girmek geldi ve bu plana uygun olarak Sulağankeler’e doğru yürümeye başladık. Yolda Lahitkaya klasik rotasından dönen Caner ile karşılaştık ve kar-rota durumu ile ilgili bilgileri aldık. 2600m’den sonra belli belirsiz başlayan kar örtüsü bu mevsimde beklediğimizden çok daha fazlaydı ve lahitkaya kuzey de tabii ki bu durumdan fazlasıyla nasibini almıştı. Rotayı ve çevreyi inceleyerek yürümeye devam ettik ve 16:20’de kamp yerine vardık. Kamp kurma ve hazırlıklardan sonra erkenden uyuduk ve sabah 4:30’da kalkıp kahvaltı ettik. Malzemeleri çantaları da yüklendikten sonra 5:45’te kamptan çıktık ve çanağı yan geçerek 6:45’de rota altına geldik. Amacımız duvarın en solundan giden rotayı izlemekti fakat giriş etabını hem biraz daha kolaylaştırmak hem de kısaltmak amacıyla, normal rota girişinin yerine bacanın solunda kalan büyük çarşak konisinin sağ yanından kayaya girme kararı aldık (bkz. Aladağlar’da 50 Rota kitabı sayfa 29). Böylece sol çapraza giden kulvara 2 yerine 1 ip boyu tırmanarak ve daha üst bir noktaya ulaşarak inebileceğimizi düşündük. İlk ip boyuna lider olarak ben başladım, kaya sağlam ve kolay olmasına rağmen slabların üstündeki toz kar ara emniyet almayı ve tırmanmayı hayli zorlaştırıyordu. Ara emniyet olarak 1 friend kullanarak yaklaşık 20 metre yükseldikten sonra zor, çürük ve negatif bir kaya etabının altına geldim. İyi bir kum saatine ara emniyet attıktan sonra dikkatlice yükseldim fakat zorluk, çürüklük ve frictionsızlık yüzünden daha fazla ilerleyemedim. Hamlelerimi geri alarak kum saatinin yanına indim ve Ozan yanıma tırmandı. Etabı denemek için Ozan tırmanmaya başladı fakat o da dikey olarak ilerleyemedi ve sağ çapraza yan geçmeye başladı. 1 takoz yerleştirerek psikolojik bir emniyet oluşturduktan sonra yaklaşık 7 metre daha gitti fakat daha fazla ilerleyemedi. Naapalım, inip başka bir yerden mi girelim, buradan sağa mı kayalım, sikkeden mi babadan mı inelim derken saat 10’u geçmişti ve benim düşüncem devam edersek son etapta ya da inişte karanlığa kalacağımızdı. Bu nedenle inmeyi teklif ettim fakat Ozan benim sağ tarafımdaki ince ve boşluklu sete inmeyi buradan sağ tarafa geçip tırmanmayı ve duruma daha sonra bakmayı teklif etti. Böylece sağ taraftaki bacamsı çatlağa girerek tırmandı fakat bu sefer de ısınan havayla birlikte eriyen kar ve sular oldukça zorluk çıkarıyordu. İkimizin de etabı (IV, IV+) tırmanması yaklaşık 1.5 saat sürdü ve benim karanlıkla ilgili endişelerim daha da arttı. Fakat inmek için ters ve güvensiz bir yerde kaldığımız için ısrar edemedim. Bir sonraki etabı (IV, IV+) yine Ozan gitti. Bu etapta artık ıslaklık değil şelaleler söz konusuydu. Çıkmamakta ısrar eden bir sikkeyle uğraşırken sol omzuma akan sular ayakkabımdan aşağıya devam ediyordu. Son olarak çürük bir yüzeyi de aştıktan sonra 3 ip boyu ve 6 saatten sonra bacanın üstünde sola giden kolay yüzeye vardık. Buradan devam ederek tırmanışın tek zevkli bölümü olan dik bacamsı çatlağa vardık (III+, IV). Ozan burayı da lider gitti ve Lahitin altındaki kolay(!) yüzeylere ve kulvarlara ulaştık. Yazın frictionla koşarak geçilebilecek etaplarda hayli vakit kaybederek ilerlemeye çalıştık. Kulvarları aştıktan sonra lahit yüzeyine bakan slab bir kaya etabında ise resmen kilitlendik. Tutamak ve basamak içermeyen 7-8 metrelik etap kar ve akan kar suları ile tek bir kuru nokta olmayacak şekilde kaplanmıştı. Bu arada kampa ulaşan Alper aşağıdan rotayı geceye kalmadan bitirip bitiremiyeceğimizi sordu fakat bizim derdimiz duvarın ortasındaki ters üçgen yüzeyin hemen üstündeki bu etabı kazasız belasız atlatmaktı. Baba denilemeyecek bir kaya çıkıntısından istasyon aldım ve Ozan yükselmeye başladı fakat ilk denediği hatta ilerleyemedi, biraz daha sola kayıp yükseldi ama yine olmadı. Buradan da inerek en sağda üst tarafı dihedrale dönüşen aşırı boşluklu etaba girdi. Karları kazmayla, suları ise poları ile temizleyerek yükselmeye çalıştı. Her hamleyi mümkün olduğunca dikkatli ve yavaş bir şekilde yaptıktan sonra ellerini ısıtmak için biraz bekleyip devam ediyordu. Ara emniyetin olmaması ve duvarın hemen üstünde bulunmamız sebebiyle ikimiz de hayli tedirgin olmuştuk. Burayı da atlattıktan sonra son etaba ulaşan kulvarı ve son etabın başlangıcını gözümüze kestirerek yükselmeye devam ettik. Önümüzün kayayla kesildiği noktanın az gerisinde sola doğru giden, karla kaplı ince, inişli çıkışlı set bir an için acaba buradan sola mı diye aklımızı çeldi fakat kitapta bulunan rota anlatımındaki “lahitin altından kolayca yürüyün” anlatımına uymadığı için burayı es geçtik ve yukarıya devam ettik. Son etaba giden kulvara ulaşmak için yine kaya tırmanmamız gerekti ve hafif negatif ama tutamak ve basamakları iyi olan bu kısa etabı (IV) ben lider gittim. Ortası geniş bir setle kesilen bu iki etabın bitiminden sonra ise son kulvara ulaşmak için ince bir setten sola önce alçalıp sonra yükselerek yan geçtim ve istasyon kurdum. Ozan’ın da gelmesiyle son ip boyunun altına vardık ve kimin lider gideceğini konuşmaya başladık. Bu arada saat 18’e yaklaşıyordu. Yorgunluk yüzünden ikimiz de etabı lider gitmek istemiyoduk. Ozan en sonunda lider gitmeyi kabul etti ve çakılı bırakılmış olan sikkeden istasyon aldık. Etap solu düz ve kapalı olan bir dihedral şeklinde ilerliyordu, sağ tarafı ise oldukça pozitifti ama tutamak/basamaksız ve ıslaktı. Ozan 3 metre yükselerek geniş bir basamağa ulaştı ve sol tarafa bir titanyum bıçak sikke çaktı fakat sikkenin sadece 2/3’ü çatlağa girdi. İki yarım ipten kırmızı olanı bu noktadan geçirdi ve 1 metre daha yükseldikten sonra bu sefer sağ yüzeye bir sikke daha çaktı. Bu sikkenin de güvensiz olduğu çakarken çıkan sesten anlaşılıyordu. Bu sefer mavi ipi kullanarak klip yaptı ve yükselmeye devam etti. Bu sırada artık hava kararmaya başlamıştı. Slab yüzeyin tutamak-basamak içermemesi ve ıslak olması nedeniyle sol yüzeyin yattığı üst tarafa geçmeye çalıştı. Burada bir babaya tutunarak sol ayağını bir basamağa koydu fakat sağ ayağı için basamak bulamadı. Yükselmek için hamle yaptı fakat yükselemeyip dengesini kaybederek biraz alçalmak zorunda kaldı. Aynı hamleyi tekrar denedikten sonra yorulduğunu ve düşeceğini söyledi. Ben ipin boşunu aldım, Ozan hamleyi bir kez daha denedikten sonra elleri tutamaktan ayrıldı, önce sağ taraftaki slaba çarptı, buradan da benim üstümden geçerek içinde bulunduğum kulvarın sol tarafını oluşturan eğilimli kaya duvarına, istasyonun yaklaşık 3 metre altına, vücüdunun sol tarafıyla yatay olarak düştü. Çarpmanın hızının etkisiyle de kulvarın altına ve karşı tarafına savrularak sağ duvara da çarptı ve durdu. Düşüş esnasında ikinci sikke çıktığı ve Ozan istasyonu geçtiği için, son ana kadar bana bir şok gelmedi. Hemen mavi ipe tam kazık atarak Ozanı istasyona sabitledim. Kısa bir kontrolden sonra hiçbir ciddi yaralanmasının olmadığını gördük ve Sulağankeler’de bulunan Alper’i durumdan haberdar ederek, sabaha bize üstten yardım ulaştırmasını istedik. Dik kulvarın içinde karları ezerek kendimize küçük bir bivak yeri hazırladık. HMS’ler hariç üstümüzdeki tüm metal malzemeleri çıkarttık, sete tozlukları ve çantayı sererek bivağa girdik. Rob Hall’dan, Death Bivouac’dan, Jerzy Kukuczka’dan bahsederek zaman geçirmeye ve durumumuzun onlarla karşılaştırılınca çok iyi olduğunu telkin etmeye çalıştık. Saatler sonra ise kafa lambaları ile ilerleyen ekibi gördük ve yerimizi ışıkla bildirdik. Alper ve Caner yukarıdan ipi sarkıtır, bi güzel pursikleriz, en geç de 12’de kampta oluruz dedik. Fakat zaman bi türlü geçmek bilmedi, vücut ısımıza katkısı olsun diye düzenli aralıklarla fındık, jelibon ve krokan yedik, bacaklamızımı ovuşturarak ısınmaya ve kan dolaşımını arttırmaya çalıştık.. Fakat suyumuzun soğuk olması nedeniyle su içemedik. Saat 03 gibi kamptan ışıklar yayılmaya başladı, erken mi geliyorlar acaba diye ümitlendik, meğerse ufak bir yangın söz konusuymuş. 08’de ise biraz ısınmak ve hareket etmek için bivaktan çıktık. Bu arada yukarıdan sesler gelmeye başladı ve biz de sesle durumumuzu bildirdik. Üst tarafın emniyet açısından pek elverişli olmaması ve yukarıdaki ekibin tehlikeyi en aza indirmek için zirve sırtına kadar istasyon ve sabit hat kurması nedeniyle, bize ip sarkıtmaları saat 11’i buldu. Önce Ozan sonra da ben ip boyunu pursikledik. Üst tarafta sıvı ve yiyecek takviyesinın ardından zirve sırtına ulaştık. Düşmenin etkisiyle belinin sol tarafı ve sol ayağı zedelenen Ozan’ın durumunu riske atmamak içinse klasik rotadan 150m ip inişi yaptık. Bu arada yoğun bir tipi başladı ve görüş mesafesi 40 metreye kadar düştü. Rota altında İzmirli grubun getirdiği yiyecek ve içecekleri tükettik. İnişte ise Ozan’ın ayağı giderek kötüleşti ve kısa bir süre sonra çanakta yürüyememeye başladı. Ben Sulağankeler’e bir an önce ulaşmak ve telefon etmek için hızlı bir şekilde inmeye başladım. Bu sırada aşağıdan yardımcı olmak için Volkan ve başka ekipler gelmeye başlamıştı. Sulağankeler’de aileme ve Gökay’a durumumuzu bildirdikten sonra Akşampınarı’na inmeye başladım. Akut’un gönderdiği sedyeyi taşıyan ekip ise yukarıya ilerliyordu. Saat 18’gibi Akşampınarı’na vardım. İyice yiyip içtim ve dinlenip tekrar yukarıya çıkmak amacıyla uyudum. 12’ye doğru yukarıdaki ekibin yorulduklarını söyleyip aşağıdan destek istemeleri üzerine Evren’le birlikte kamptan çıktık. Ekibe ulaşıp yardımcı olmaya çalıştık. Sedye sırayla 8’er kişi taşınarak Sıyırma Boğazı’ndan beri taşınıyordu. Bu şekilde devam ederek saat 02:30’da kampa vardık. Ozan’ın durumu bir kez daha kontrol edildi. Sabah için Ozan’ı katırla indirme planı yapıldı. Fakat katırın çok geç geleceği anlaşılınca bu plandan vazgeçildi. Zaten jandarma ekibi araçla traktör yolunun sonuna kadar gelmişti ve kırık olan sedye güçlendirildikten sonra Ozan bu noktaya kadar aynı şekilde taşındı. Burada ifademiz alındı, Ozan’a şikayetçi olup olmadığı soruldu. Ekibe teşekkür edip ayrıldıktan sonra jandarma aracıyla, Çamardı Devlet Hastanesine ulaştık. Burada Ozan’ın ayağı kontrol edildi. Hastenede röntgen imkanı bulunmaması nedeniyle Niğde’ye sevk edildik. Niğde’ye dönecek olan ambulansla Niğde Hastanesine vardık ve çekilen röntgenlerin ardından herhangi bir kırık olmadığı anlaşıldı. Daha sonra ise rahatlamış bir şekilde otogara gittik ve İstanbul’a döndük.
Rotadan inmemize ve Ozan’ın aşağıya taşınmasına yardımcı olan Caner, Alper, Evren, Ümit, İzmir ekibi, Kaan, Volkan, Borga, Alen, Hande, Parmakkaya ekibi, Çamardı Jandarma Karakolu ve adı aklıma gelmeyen onlarca kişiye yardımları ve özverileri için minnettarız.
Önder Bingöl.