19/05/2010 Sırt Denemesi/Erciyes – Ender Mehmet Ermeç, Uğur Kıroğlu

Tarih: 19/05/2010

Ekip: Ender Mehmet Ermeç, Uğur Kıroğlu

Faaliyet Sorumlusu: Ender Mehmet Ermeç

Yer/Bölge: Erciyes

Rota: Sırt Denemesi

Kullanılan Ekipmanlar: 2x3K (kramponların biri bağlamalı biri otomatik) durumları iyi, 2 telsiz durumları iyi, bivak(kullanılmadı), çadır: jack(kullanılabilir durumda)

Hava Durumu:

Süre: —

Tırmanış Raporu:

Aylardır beklediğim Erciyes faaliyetinin zamanı gelmişti, faaliyet planıma göre de 3 gün 2 gece dağda kalacaktık. Mayıs’ta Erciyes başka deniyordu ki öle. 19 Mayıs’tan bir hafta önce hava durumunu kontrol ediyordum ama tahminler iç açıcı değildi, sürekli değişen tahminler içeriyordu, Erciyes bu, gittim gördüm sabahı akşamına uymuyordu (diğer dağlarında öle tabii ki). Asıl amaç 19 Mayıs’ta Erciyes’te olup 19 Mayıs’ı zirvede kutlamaktı ama İstanbul’daki bireysel işler, anca 19 Mayıs’ta kampta olmamızı sağladı. 19’u sabahı artık Kayseri’deydik sabah çorbamızı içtikten sonra Develi arabalarının olduğu yere gidip şoföre dedik “Bizi Erciyes jandarmanın oraya götürür müsün?”. Jandarmanın oraya gelmiştik, zaten jandarma, dağın eteğinde dağ evinin, otellerin orada, isimlerimizi yazdırdık, komutanlar cidden çok iyiler çok yardımcı oluyorlar, muhabbeti bol insanlar. Artık telesiyeje doru yürümeye başladık. Biraz söylene söylene adamlarla anlaştık. Ne kadar söylensek de telesiyeje binmek çok iyi geldi iyi ki binmişiz dedik, bilmem kaç saat yolumuzu kısalttı. Bu arada dağ sis içindeydi sırtın girişinden başka bir şey gözükmüyordu. Telesiyejden indik yaklaşık yarım saat mesafede ufaktan fotoğraflar çekilerek sırtın girişine yakın bir yere geldik eğimin güzel olduğu yere kampımızı attık. Kar duvarı yapacak kadar karı sert bulamadık neyse dedik germelerimiz iyi… ama bir şey unutmuştuk ki ileride bahsedeceğim anlayacaksınız. O sıralarda hava bizden yanaydı sis azalmıştı, rüzgar da çok esmiyordu, arada gelengiler görüyorduk, kampımızı kurup yemek yedikten sonra sırta doru yollanalım dedik, hava da ufaktan yine kapatıyordu ama rotanın yukarılarını görebildiğimiz kadar görelim dedik. Yarım saat kadar yukarı çıktık. Acele etmeden aşağı indik biraz rota hakkında fikir edindik aslında fazla da edinecek bir şey yoktu. Baktık ki sırt rotasının giriş kısımları baya geniş yan yana 5-6 adam durur yan yana… artı kramponları denemiş olduk… sırta çıktık geri kampa geldik, bir şeyler atıştırıp yatışı verdik, kalkış 1 çıkış 2 gibi planladık. 9 da havaya baktığımda yer yer bulut, yer yer yıldız olduğunu gördüm hatta ilk dördün de tepemizdeydi. . neyse diyip uyumaya devam ettim… kalkış zamanımız geldiğinde havaya baktığımda iç açıcı değildi, görüş 25 metre kadardı,çıkışı bir saat geciktirdik, rüzgar da esmiyordu, beklemelerimiz sonuç vermedi ilk gün yatmaya devam ettik. Ertesi gün 11e kadar uyuduk, gün bu gün 20 Mayıs… Kısmetse 20yi 21e bağlayan gece rotaya çıkacaktık. O gün yine napalım derken dünkü gittiğimiz yerden daha ileri gidelim daha ileriyi görelim dedik… asıl plan ilk gece rotayı bitirip ikinci gün çanağı dolaşmaktı ama olmadı kısmet başka zamana… (sırt rotasından sonra kim bir daha çadırdan çıkar muallak ama neyse) o akşamı da anlatırsam şöyle geçiyor… kampa geri döndük 7 gibi yattık, arada da su dökmeceler, benim boğaz iyice kötüleşti, burnum akıyor filan, dışarıda da sis artı fena rüzgar esiyor… kar da yağıyor, herhalde bu gece de çıkamayacağız gibi düşünceler aklımızdan geçmekteydi Uğur’a napalım abi dediğimde bakarız abi ya diyecek cevap vermişti iyi dedim bekleyelim ve görelim ama benim aklımda boğaz ağrısından sabah direk dönmek vardı… gelelim kar duvarının güzelliğine… yağış durmuştu ama rüzgardan sürüklenen kar bütün çadırın batı kapısını karla doldurmuştu bildiğin iç tenteye yapıştı dış tente değil de iç tente temizledik… Aslına bakarsan yağışın durduğunun farkında değildik resmen rüzgardan gelen kar taneleri yağış gibi geliyordu kulağımıza, dışarı baktığımızda anlayabildik saat 23 filan…  en son işte saat 20-21 gibi bakmıştım da yağışlıydı… ama bu gece bir önceki gece gibi değildi sürekli esiyordu… neyse diyip iyice sabaha ilk işimiz jandarmaya gidip güzel güzel muhabbet etmekti… Her şey aslında yeni başlıyordu… her şey bir su dökme ile başladı. Dışarı çıktım baktım ki gökyüzü yıldız dolu, bulutlar çok az tüm sırt açık sadece zirve de durağan bir sis bulutu var… çadıra girip “Uğur olm kalk hazırlanıp çıkıyoruz rotaya hava çok açık gece esen rüzgar sisi, bulutu yok etmiş.” Uğur’daki o heyecanı görmeliydiniz tüm gece uyumak isteyen Uğur hemen ayağa fırlamıştı. Hemen kalktık termostaki sıvılarımızı bitirdik bu arada yeniden kar eritiyorduk… hazırlıklarımızı bitirdik güzelce karnımızı doyurduktan sonra 4.15 te kamptan ayrıldık… İki gün aynı rotayı çıkmak ve bir kere daha çıkmak çok rahattı, yalnız esen rüzgar bütün toz karı sürüklemiş etap buz içindeydi paşalar gibi kramponlarımızla çıkıyorduk. İkinci gün çıktığımız zamandan daha kısa sürede aynı rotayı çıkmıştık. 1 saat bile olmamıştı. Biraz daha çıktıkça doğu da güneşin doğuşunu izlemeye koyulduk, Azar azar yürüyor, muhabbet ediyor sırtın açık olması ile mutluluğumuz motivasyonumuz artıyordu… hava tamamen bizden yanaydı. Güneşi artık görmüştük, hava arada ufaktan eserken güneşin bir süre sonra ısıtacağı fikri bize devam etmekten başka çare bırakmıyordu, ara  ara duruyor dinleniyor yolumuza devam ediyorduk. Rota da iki tane ayrı ayrı yerlerde bivak yeri hazır bekliyordu… bunu kimse bize söylememişti yada biz bivak yerlerinin olduğunu yazan raporlara denk gelmedik. Hatta birinde çadır bile kurulabilirdi, ona resmen kamp yeri denilebilir. Bu bivak yeri sırtın üzerinde olup kayaların üstündeki etapta bulunuyor… çıktıkça çıkıyorduk, güneş yükseliyordu, uzaklara baktığımızda sadece bir ufak bulutun olduğunu zamanla da büyüdüğünü görüyorduk ama o da ne bizden uzaklaşıyor yavaşça, sırtın üzeri de açık hala… sırtta yükseldikçe fotoğraflarda gördüğümüz o düz etaplara denk gelemiyorduk… fotoğraflar çook yanıltmış dedik demek ki. Bilmiyorum kaç basamak yükseldik her basamak yükseldikçe arkasından bir basamak daha geliyordu… alt kısımlardan gözükmeyen bir basamak gördük ki bu çıktığımız kısımdan sonra direkt Hörgüç’e döneriz sanıyorduk (bu arada bu kısımlarda da iniş çıkışlara denk geliyoruz.). O da ne bir yükselen etap daha var  o etap aşağı doğru iniyor arkasından hörgüç’e doru tekrar yükseliyor… bu biraz moralimizi bozdu demeyelim de kötü hissettik, yapacak bir şey yok zirve de açmışken yola devam etmemek olmazdı son dinlenmeler artık hadi devam derken o yükseltiyi de geçtik aşağı doğru iniyorduk, inişi çıkışa bağlayan bir kısımda Yusuf bu faaliyetimde de merhaba dedi, 2 metrelik boşluk hissi ve bir geçiş… Hörgüç’ün gerçek büyüklüğü ile tamamen karşı karşı kalmaya çok az kalmıştı… saat 9 gibiydi… artık ikimizde de derman kalmamıştı belli ki kondisyonumuz yoktu… rota çook uzundu artı benim az uyumam faaliyetin sonuna doğru geldiğimizin belirtilerini gösteriyordu. Hörgüç’e doğru yükselirken bir kayanın yanına oturduk, düşünüyoruz, dedik. Aladağlar’da olan diğer kulüp üyeleri olan Furkan ve Volkan’ı arayalım, “olm oraya kadar gelmişsiniz çıkın” aldım ben bir gazı zaten. Bir de soldan mı sağdan mı geçsek Hörgüç’ü, dert o! Güneş nerdeyse tepemizdeydi, sol taraftan geçmek bu yorgunlukla zor olacak ve oradan rotayı bulmak da daha zorlaştıracak geçişi, sağ tarafı düşünsek güneş çok aldı kar kötüleşti yine, Hörgüç’ü geçmek için iyi bir iniş bizi bekliyor arkasından güzel dik bir rota bu yorgunlukla orayı geçmemiz olasılığı düşüktü, geçsek bile dönüşümüz olmazdı… artı sis de tekrar kaplamıştı zirveyi, biraz bekleyelim belki çıkarız dedik ama sonra düşündük çıkmadık daha fazla neyse Hörgüç’ün yakından devasa halini görmemiz şimdilik yetmişti bize saat 11 olmuştu, Hörgüç fotoğrafları da çektikten sonra artık aşağı inme vaktimiz gelmişti ve geçiyordu, şurada bir belirsizlik; inecek miyiz, çıkacak mıyız? İnişte kar bazı yerlerde yumuşamıştı krampona karlar yapışıyor, krampon tutmuyor ve kayıyordu. Ufak düşüşler olabiliyordu ama sağlam durdum arkadan gelen bendim(Ender) , inişte önden basılan yere ikinci kez basılmıyordu. Bazı yerlerde yüzümü sırta dönerek inmek zorunda kaldım, sırt filan deyip geçmemek lazım…Uğur’ u tutana aşk olsun adam paldır küldür valla.. Maşallahhh… Artı geç kalmışlık da var o başka bir şey, boşluk hissi olan ufak bi iki yer vardı… Dönüşte daha iyi hissettik o boşluğu, artık az kaldı az kaldı derken 1 bucukta şükür kamptaydık… hava da kapanıyordu resmen şöyle oldu adım attığımız yerin sisini yok ettik Hörgüç’ün orada iken sırtın girişi sonra çanak sis kaplamıştı ama dönüşte de arkamızı sis içinde bıraktık… şans bizden yanaydı… jandarmaya saat 5’te inmiş oluruz demiştik, o yüzden bir an önce çadırı toplayalım havasındaydık ama çok yorulmuştuk… neyse kendimize geldik ve 2 bucuk gibi kamp yerini terk ettik. Havada kar atıştırıodu. Aşağı yürüyecektik. O da ne karşıdan telesiyejle çıkan 4 kişi üzerilerinde kot spor ayakkabı filan var biraz da onlarla muhabbet ettik ve yolumuza devam ettik. Hava günlük güneşlik oldu bir anda. Aşağı inen yolları bulmamız biraz sorun oldu, Uğur’un tahminleri iyi tuttu ne yapıp edip bir saatten daha fazla süren zamanda jandarmaya gittik biraz orada oyalandıktan sonra Kayseri’ye gidip otobüs saatimizi bekledik yemek yedik, kalenin orada kaç kere gel git yaptık bilmiyorum, öle takıldık, Kayseri’nin bir kısmını tavaf etmiş olduk. Ne olursa olsun sırt deyip geçmemek lazım iyi kondisyon gerektiren, doğru zamanda çıkılması gereken bir rota, kesinlikle herkesin denemesini öneririm.

Herkese iyi faaliyetler…

Not:

-Develi arabaları gidiş-dönüş 10 tl

-Telesiyej bu mevsimde bütün etaplar iniş çıkış tek kişi 26 tl

Ender Ermeç.