07/06/2010 Aladağlar Tanıma/Aladağlar – Alev Andıç, Uğur Kıroğlu

Tarih: 07/06/2010

Ekip: Alev Andıç, Uğur Kıroğlu

Faaliyet Sorumlusu:

Yer/Bölge: Aladağlar

Rota: Tanıma

Kullanılan Ekipmanlar:

North Face Çadır : gayet hoş, güzel herkesin bildiği üzere

2 adet 3K : pek kullanılmasada durumları iyi

1 kişilik bivak: kullanılmadı

1 adet telsiz: durumu iyi

Hava Durumu:

Süre: —

Tırmanış Raporu:

7 Haziran sabahı Salim Abinin bizi aldı, o güzel kahvaltısını yapamadan 11.45 gibi Sokullupınar’a bıraktı. Üst değiştirme ve hazırlıkları tamamladıktan sonra 12.15 gibi Gelincik Kayalar’ına doğru yola başladık. Yürürken, Salim Abi’nin başka kişileri almak için Gelincik Kayasına doğru gitmek üzere geri dönmesiyle yanlış gittiğimizi bize bildirip  Narpuz Vadisinin’ girişinin o yönde olmadığını söyleyip yolu göstermesiyle doğru yola yöneldik. Her tarafı inceleye inceleye ve neredeyse her 20 dakikada bir Aladağlar kitabına ve haritaya bakarak oyalana oyalana ve kaybolarak ilerledik. Saat 15.45 civarlarında Şelaleyi geçip kızıl topraklı tek kişilik,dar yoldan Narpuz Boğazına doğru ilerlemiştik ama yukarıda uzun süren yol araştırması sonunda sağa doğru giden bir yol bulamadık ve çantalarımızda çok ağır olduğundan 16.15 gibi geri dönme kararı aldık. 17.45 gibi Sokulupınara geri dönmüş, çadırımız için güzel bir yer belirlemeye başlamıştık. Sobeksin kamp alanın yanında güzel bir çadır alanı bulduktan sonra, havanında bütün gün süren güzelliğiyle devam ediyor olması çadırımızı rahat rahat kurmamızı sağladı. Ertesi sabah için 7 gibi çıkıp Yedigöllere doğru yol almayı kararlaştırdık. 8 Haziran 7.20 gibi çadırımızı ve kamp malzemelerimizi toplayıp, güzelce ticari kamp alının bize sunduğu nimetlerden faydalandıktan sonra yola çıktık. Kapıya kadar süren kısımda kaybolup, yanlış tarafa doğru sürdüğümüz yolculuğumuzu son anda aşağıda patikada babaları görüp doğru yöne çevirdik ve kapıyı geçtik. Kapı’da molamızı verip, hiç yanımızdan ayırmadığımız ve sürekli kullandığımız Aladağlar kitabını bir kez daha çıkartıp yolumuzun ne kadar kaldığını öğrenmek için baktık. Yolumuzun kısa olduğunu düşünerek ve gördüğümüz her tepenin geldik şeklinde yorumlayıp etrafımıza bakına bakına, oyalanarak yol aldık. 11.30 gibi arkamızdan gelen havadan daha fazla kaçamayıp dolu, yağmur ve yoğun sisin (görüş alanı 2m gibi bir şeydi) içinde bulduk kendimizi. Yedigöller tarafından gelen kişilere ne kadar yolumuzun kaldığını sorduğumuzda 2 saatilik yolunuz var daha cevabını aldık, sevindik ve yürümeye devam ettik. Ama gel gör ki havanın daha kötüye gitmesi Uğur’un çantasının yağmurluğunun olmaması, çok yorulmuş olmamız, suyumuzun bitmesi ve Çelikbuyduran Boğazında kötü havaya yakalanma korkusuyla geri dönüp, yürürken gözümüze kestirdiğimiz çadır alanına fırtınada 12 gibi çadırı kurduk. Kıyafetlerimizin ıslak olmasıdan dolayı kendimizi direkt çadıra atmıştık. Sabah “Bu sefer yolumuzu bulucağız, kaybolmayacağız Yedigölleri bulup üstünede Emleri patlatıcağız sonrada bara bakarız” şeklindeki konuşmalarımızın yalan olması ve planladığımız gibi bir faaliyet olmamasının üzüntüsüyle ısınmaya çalışmalarımızı bir ses böldü. Bu ses bir “çığ” sesiydi. Zaten Sokulludaykende ordakilerle konuşurken Yedigöllere giden yola çığ düştüğünü bu nedenle kapanmış olduğunu ama önceki gün yolu açtıklarını öğrenmiştik. Çığ sesini duyduktan sonra biraz sevindik, en azından biraz atraksiyon girmişti işin içine. Suyumuzun olmadığını hatırlayarak çadır alanının hemen yanındaki kardan su sağlamamız gerekiyordu, Sokulluda içtiğimiz suları özlemle andık. Ertesi sabah 6 gibi yola devam etme kararı alarak uyuduk. Önceki gün yağan yağmur 18 gibi sona ermiş ve rahat ama çok soğuk bir uyku sağlamıştı bize. 9 Haziran sabah 6 gibi kampı toplayıp tekrar yola koyulduk ve o sırada önceki gün olan çığı görüp sevindik. Artık 3. gündeydik ve yürüyüş tempomuzu daha yeni bulmuştuk. 8.30 gibi boğazdaydık. Hava açıktı biz de manzaraya kapılıp, manzaraya karşı güzel demlenmiş bitki adaçayımızın ve kuruyemişlerimizin tadını çıkardık. Hazır gelmişken Emler yapalım dedik ve bir çanta alıp, eşyaları alıp Emleri hedefleyerek 9.30 gibi başladık yürümeye. Karlı kısma gelince hadi 3klar dedik ama çok da gerekli bir şey değildi. Son 100 metrenin kaldığı sıralarda kafamızı Yedigöllere çevirdik ve üç bir yanımızdan hava geldiğini fark ettik, bunun üstüne dünkü yaşadığımız acıyı hatırlayarak ve başka yedek kıyafetimizin olmaması üzereni acele acele aşağı indik. Çantaları tekrar ayarlayıp yardıra yardıra Yedigöllere indik, ancak o ki gene yanlış yoldan yardırıyormuşuz ve önümüze gölcükler çıktı. Biran evvel kampı kurmak olduğu için aklımızda derin olmayan, bileğimize gelen gölcükten de yardırdık. Büyük göl diye geldiğimiz ve Sobeksin çadırlarını, bir sürü çadır ve BAR’ı görmeyi umduğumuz yerde hiç kimsecikler yoktu. Ama hava daha güneşliydi. Kampı rahat rahat kurup ıslanmış olan ayakkabımı ve çorapları da güneşe serip Güneşin ve manzarının tadını çıkarıp dışarda bir kaç şey atıştırdık. Sonradan anladık ki kamp alanı kurduğumuz yer Direktaş’ın karşısıymış. Yedigöllere gelirken geldiğimiz yol inişli, çıkışlıydı. “Biz burayı anca 4 saatte çıkarız eee bir de zirvemiz olsun artık” şeklinde düşünerek sabah erken çıkmayı düşündük. Az az çiseleyen yağmur dışında havanın güzelliği ve suyumuzun da gene güzelleşmesi üzerine mutlulukla manzarının keyfini sürdük. 10 Haziran sabah 5.30da yola çıktık bu sefer yukarı çıkarken sağdan gitmeye karar verdik ve yukarı çıkmamız 2 saatimizi aldı. Çıkarken bir yandan Emleri kesiyorduk ve sonunda Emler’i yapmak istemediğime kanaat getirdik, hiç ilgimizi çekmemiş onun yerine Niğde’ye erken dönüp hamama gitme fikri daha cazip gelmişti. Emleri es geçerek başladık dönüşe. Boğazdayken gene Yedigöleere bakaraktan manzaranın tadını çıkardık; ama o sırada dünden daha kötü bir havanın geldiğini fark ettik. Yolumuza devam ettik gene etrafımızı inceleyerek, Eznevit- Karasayı keserek ve yolda durup baba yaparak kapıya geldik. Kapıda sis yoğunlaşmıştı. Arkamızı dönüp baktık ve havanın kötüye gittiğini gördük. 12de Sokullupınarda olmanın sevincini yaşıyorduk ve Salim Abiyi beklerken gök gürültülerini duymaya ve sağanağın başlaması, bunlara yolda yakalanmak istemezdik. (gerçi traktör tepesinde dönerken bayağı ıslandık ama artık dönüyorduk ) 13.30 gibi Salim Abi bizi alıp gelirken yapamadığımız o güzel kahvaltıya, eve götürdü. Planlamış olduğumuz Aladağlar Tanıma’dan biraz farklı bir tanıma olsa bile, bayağı iyi tanıdığımızı düşünüyoruz. Birde resim koyacaktık amma velakin Uğur da ben de fotoğraf makinesinin usb’sini bulamayınca o durum biraz olamadı.

Herkese iyi faaliyetler diliyorum.

Alev Andıç.