07/10/2015 Tekekule, Uçkaya, Eznevit/Aladağlar – Ertürk Karatatar

Tarih:   2015-10-07

Ekip:  Ertürk Karatatar 

Yer/Bölge: Aladağlar

Rota: Tekekule, Uçkaya, Eznevit 

Kullanılan Ekipmanlar: Çadır, Bivak, Kask 

Hava Durumu:  –

Süre:  –

Detay

Aladağlar’da gitmediğim bir bölge olan Cimbar Kanyonları ve Dipsiz Göl taraflarını tanımak üzere 6 Ekim Salı akşamı İstanbul’dan saat 20:00’da Ulusoy Turizm ile yola çıktım. Sabah erken saatte yeni otogara indikten sonra hemen eski otogara geçip 9:30 Çamardı minibüsünü beklemeye başladım. Gecikmeli kalkan minibüs ve dur kalklı bir yolculuğun ardından 11’i biraz geçe Demirkazık Köyü yol ayrımında indim ve köye giden asfalt yoldan yürümeye başladım. Çok geçmeden gelen arabanın birine el ettim ve 1 dede ile 2 nineden oluşan ekip sağolsunlar beni aldılar ve Cimbar’ın girişine kadar attılar. Böylece 11:20 – 11:30 gibi ıslak zeminde hafif yağmur eşiliğinde Cimbar’a girdim ve yürümeye başladım. Oğuzhan ve Umut’un uyarıları doğrultusunda 1. koldan girecektim. Ayrım zamanı geldi ve yönler çok netti. Sağa yöneldim ve ilerlemeye başladım. Yolda bir problemle karşılaştım. Arpalık’ın yolu bağlanmadan geride dar boğaz gibi bir yer var. Burada karşıma bir kaya kütlesi çıktı. http://i.hizliresim.com/a0ogG7.png Sağa gitti sola gittim olmadı. Çantam ağır ve sırtımda onunla tırmanmam imkansız + her yer ıslak ve kaygan. Çantayı yukarı atabilsem belki tırmanabilirim ama neredeyse 2 Ertürk boyu ( yaklaşık 4 metre). O yüzden geri dönüp http://i.hizliresim.com/MW6RV7.png şurada gördüğüm çarşaktan yükselip sorunu aşmaya karar verdim. Zaten geri dönmeye karar verdiğimde o kayaların altında iskelet halinde bir keçi gördüm ki keçi düşüp ölüyorsa ben neyleyim. Geri dönüp çarşaktan yükselmeye başladım. Kötü bir yerdi. Yer yer kaya da tırmanmak zorunda bırakıyordu ve moralim bozulmuştu. Moralim şu sebeple bozulmuştu. Yoluma bir engel çıkmıştı ve şimdi bilmediğim ve bu yoldan geri dönmek istemeyeceğim (iniş riski sebebiyle) ve önüme daha ne çıkacağını bilmediğim bir yoldan ilerliyordum. Neyse çıktım tepeye. Geniş ferah bir yer. Çayır çimen filan. Bir de aklıma şunun şüphesi düştü. Acaba olan oldu da bir şekilde Cimbar kol 2’ye mi girdim. Çünkü Oğuzhan’ın filan bahsettiği bu dik kaya bloğu önüme çıkınca şüphe etmedim değil. Tepeye çıkınca diğer yanı kontrol ettim. Baktım Cimbar 2 orada. Sırt üzerinden haritada işaretlediğim gibi ilerlemeye başladım. ilerledikçe sis artıyordu. Bir de hayalimde şu vardı. Bu Tekekule’nin tam orada kollar tekrar birleşiyor. Ben de düşünüyorum ki ben yukarıdayım ama aşağıdaki yolların eğim artışı daha fazla ve tam birleştikleri yerde ben de bir şekilde onlarla birleşeceğim. Tekekule’ye varıyorum. Tam zirveye varmadan zaten kanyonlar sağlı sollu sıkıştırıyor ve iki ucu uçuru ince bir hat oluşuyor. Zirveye varınca Çantamı bırakıp az ileriye alçalıp bakmaya gidiyorum. Biraz uçtan indikten sonra uçurumu görüyorum. Aşağısı görünmüyor zaten. Sis komple. Böylece 3 yanı uçurum bir yerde kalıyorum. Geri dönüp çantamı alıyorum ve geldiğim gibi dönmeye başlıyorum. Cimbar 1 taraflarını kontrol ede ede ancak. Çünkü inecek bir yer bulmam lazım. Daha sonra şuralarda bir yerde http://i.hizliresim.com/QWRzRV.png bir çarşak bulup iniyorum ama vakit kaybım çok fazla tabi. Bu arada yukarıdayken uzaktan Arpalık yolunu görüyorum ve “Vay be çok güzel yolmuş keşke buradan gelseymişim” diyorum. Aşağı indikten sonra rahat ve net bir patika ile kolların birleştiği yere kadar geliyorum. Keyifli bir boğaz geçişinden sonra Tekepınarı’na varıyorum ve sus sesini duyuyorum (Bu arada şu saniyeye kadar suyum yoktu). O pınardan o pınara koşup su içtikten sonra su stoğumu doldurup ilerlemeye devam ediyorum. Ancak hava kararmaya ve sis çökmeye başlıyor yavaş yavaş. Uzun bir süre kafa lambamı çıkarmakta direndikten sonra en son mecburen çıkarıyorum ve siste lamba ile ilerlemeye başlıyorum (Patikayı kaybettiğim an çadırı kuracağım bu arada eğim yumuşak). Sonra patika bitiyor. Sağıma soluma bakıyorum o an. Sağda bir çadırlık bir kamp yeri var. En azından Dipsiz’e yaklaştığımı anlıyorum. Saat 10 olmuş gibi geliyor ama bakıoyrum 19:30. Çadırı kurup biraz haritayı inceledikten sonra yatıyorum. http://i.hizliresim.com/ZJLzpk.png Taralı alanın içinde bir yerdeyim. Ancak hep sola meyilli gittiğim için kendimi açıkçası sol patikanın üzerinde bir yerde sanıyorum. Gece 10 küsürde mide bulantısı ile uyanıyorum. Dur allahını seversen zaten ortalık karışık diyip biraz kıvrandıktan sonra geri uyuyorum. 1 küsürde zinde ve dinlenmiş bir şekilde uyanıyorum. Moralim yerine geliyor. Camı açıp bakıyorum ve iyice mutlu oluyorum. Yıldızlar gözüküyor. Hava tamamen açmış. Sonra vurup kafayı geri yatıyorum. 8 Ekim Perşembe: Sabah 6 gibi uyanıp havanın biraz daha açmasını bekledikten sonra 7 gibi çadırdan çıkıp çantamı filan almadan etrafa bakınmaya çıkıyorum. Sağa doğru bir patika var. Oradan ilerliyorum. Yükseldikten sonra ileride alçakta bir göl görüyorum. Aha diyorum bu Dipsiz Göl. Halbuki ne kadar da yanılıyorum. Göle kadar gidiyorum. Etrafa bakınıyorum. Demirkazık Doğu Çanağı’nı Kocasarp Çanağı zannediyorum. Uçtaş’ı ise Yıldızbaşı Batı. Yalnız kafamı karıştıran şu oluyor. Önümdeki zirvelerin 2 arası Yedigöllere bağlanmalı. Bakınıyorum bakınıyorum. Geçit göremiyorum. Hatta 3400’lük adsız zirvelerin arasına bakıp “oha burası mı Akçay Geçidi insanlar nasıl çıkıyor burayı, yaklaşsam yatar mı acaba” diye düşünüyorum ama göz var izan var. Bir de bunların daha sağ tarafında çevresi de çok yüksek olmayan gidişi de zor olmayan bir geçit var ama buranın Demirkazık Doğu Geçidi olduğunu anlamıyorum tabi ki. Normalde planım Yedigöller’e de inmek. Ama hem yol bilmeme sıkıntısı hem de Tekepınarı dışında suya rastlamamam beni şüpheye düşürüyor. Çadırı toplamadan alıyorum çantamı ve az önce bakınmaya gittiğim yere yöneliyorum. Bir de gölün yanından güç de olsa seçilen bir patika ilerlediği için onun Dipsiz’den Yıldızbaşı’na ilerleyen patika olduğunu düşünüyorum ve ilerliyorum. Çarşak tırmanışından sonra sırtımsı bir yere varıyorum ve ilerideki zirveye çıkıyorum. http://i.hizliresim.com/1rYagA.png İşte orada ileride Dipsiz’i görüyorum (Zirveleri sisli bu arada). Aydınlanıp üzülüyorum tekrar. haritayı açıyorum. Göllere göre ölçüp biçiyorum ve İtalyan Kulesi’nde olduğuma kanaat getiriyorum. Başlarım böyle işe diyip geri dönüyorum. Ancak şehre döndüğümde anlıyorum ki orası Uçkaya’ymış. Çadırımı pılımı pırtımı topluyorum. Dipsiz’e gitmeyi canım istemiyor zaten. Doğu geçidine bakıyorum bir. Neyse ya napcam şimdi Narpuz’da su da yoktur şimdi deyip Arpalık üzerinden Sokulupınar’a (!) dönmeye karar veriyorum. 11:30 gibi kamptan çıkıyorum. Geldiğim yolu geri gidiyorum. Yine Tekepınarı’nın nimetlerinden faydalanıp Cimbar 1’e girip oradan Arpalık’a bağlanıyorum. Su kaynağını kullanmak istiyorum ama uzaktan bakmakla yetiniyorum sadece. Koyunlar ve köpeklerini keyfini bozmak istemiyorum. 14:30 gibi yorgun bir vaziyette Sokulu’ya varıyorum. http://i.hizliresim.com/V6l8Rj.png Bu arada Sokulu’ya gelme amacım hem tanıdık bildik yerlere gelme isteği. Hem su kesin vardır düşüncesi hem de Eznevit Yayla’ya çıkmak. Kamp alanında yine tek başına Mustafa Bey diye biri var. Laflıyoruz. Akşama doğru yine yağmur yağıyor. Oraya buraya sis çöküyor. Sabaha açar ümidi ile yatıyorum. 

9 Ekim Cuma 

Sabah 5’te uyanıyorum. Hava yine tertemiz. 6’da yola çıkıyorum Eznevit ve belki Karasay yapmak üzere. Önceki günlerin yorgunluğu ile Eznevit yaylaya bağlanıyorum. Burayı biraz yan kesiyorum ve Slab kaya olmayan bir açıklığı gözüme kestirip oradan yükselmeye çalışıyorum ama geniş S’ler çizerek. Amacım yorulmamak. Ama nafile. Hiç irtifa kazanamadığımı fark ediyorum ve S çizmekten vazgeçip tembel adıma geçiyorum. Yalancı Zirveler ve sırt hattı üzerinden Eznevit’e vardıktan sonra koştur koştur inmeye başlıyorum çünkü sis aşağıdan binmeye başlıyor. İyi ki de iniyorum. Biraz indikten sonra etrafım sarılıyor. http://i.hizliresim.com/XJBNq0.png 2 küsürde kampa varıyorum. Mustafa Abi de toplanıyor. Hadi beraber dönelim madem oluyor muhabbet. Benim 17:30 Niğde minibüsüne yetişmem lazım ama yetişirim herhalde diyip Mustafa Abi’yi bekliyorum biraz. Tam çıkacakken İspanyol bir çift geliyor arabayla. Onlarla laflıyorum biraz. Orta yaşlılar. İlk kez gelmişler. Uyarılarımı yapıyorum. Sonra dönüş yoluna geçiyoruz. Aheste ahete ilerledikten sonra Mustafa Abi ile dağ evinde ayrılıyoruz. Ben köye girip yoldan yürümeye başlıyorum. Bir ara bir traktör alıyor. Biraz götürüp ileride bir yerde bırakıyor ki beni rahatlatıyor biraz. 17:30’da yol ayrımına varmış olup Niğde’ye 7 küsürde varıyorum ve bilet alıp İstanbul’a dönüyorum. http://i.hizliresim.com/n2ApoM.png