10/10/2015 Büyük Demirkazık Klasik/Aladağlar – Umutcan Şafak, İsmail Ağdaş

Tarih: 2015-10-10

Ekip: Umutcan Şafak, İsmail Ağdaş

Yer/Bölge: Aladağlar

Rota: BDK Klasik

Kullanılan Ekipmanlar: 2 kask, 2 bel perlonu, 2 emniyet kemeri, 2
pursik, 4 kilitli karabina, 2 atc, 2 hms, 4 sikke, 1 çekiç, çift ip, 1
çadır, 1 pusula, 1 ilk yardım seti, 1 bivak, bırakma perlonları
Sikkeler, çekiç ve bırakma perlonları kullanılmadı.

Hava Durumu:

Süre:

Detay

Umutcan Şafak tarafından yazılmış olup aralarda göreceğiniz parantez içi satırlar benim (İsmail Ağdaş) tarafımdan eklenmiştir. Rapor un sonunda fotoğraflar ve kat edilen yolun GPS kayıtlarını
bulabilirsiniz.
Son faaliyetimizden beri aklımızda olan Büyük Demirkazık Klasik’i denemek için mevsimin geçtiğini düşünürken Ertürk’ün bir gün sonra dağa gideceğini duyduk ve bir anda acaba biz de hafta sonu gitsek mi diye öylesine bir düşündük. Biraz hava takibi yaptıktan sonra hafta sonu havanın açık olduğunu gördük ve gitme kararı aldık. Hemen faaliyet formu attık ve bir gün sonra malzemeleri alıp cuma akşamına biletlerimizi aldık. (Aslında bence dağa gitmek tamamen motivasyon meselesi BDK bizim için ilk gerçek hedef idi, bu sene bu faaliyeti mutlaka yapmalıydık bu yüzden birkaç gün içinde çıkabilmemiz kendimizi dahi şaşırtsa da dağa gitmenin o kadarda kompleks bişey olmadığı sadece “gidelim mi abi?” Sorusuna “gidelim” diyebilmek olduğunu anladık. Ha bundan sonra aynı gazı bulabilir miyiz bilmem ama “gidelim abi ya”)

10/10/2015
Sabah 8 gibi Niğde’ye indik. Ben Niğde’den eksik birkaç malzememi aldıktan sonra 9.30 Çamardı otobüsüne bindik. Köprüden halen orada yaşayan dedem bizi aldı ve Sokullupınar yolunda Kartalkaya olarak bilenen yerde bizi bıraktı. Yaklaşık bir buçuk saat yürüdükten sonra Arpalık’a ulaştık ( bu yolun kestirme olmasını bekliyorduk ama tahminimizden daha fazla vakit aldı, yine de cimbar a girmek istemiyorsanız iyi bir altarnatif ama en güzeli traktör ). Bir saat yürüdükten sonra Tekepınarı’na ulaştık. Yanımızdaki şişelere ve termoslara yaklaşık 4 litre su doldurduktan ve biraz mola verdikten sonra devam ettik. Bu mevsimde başka su kaynağı olmadığı için Tekepınarı’ndan alacağımız suyla faaliyeti bitirmek durumundaydık. 2 saatlik bir yürüyüşün ardından Demirkazık doğu belinde kar olduğunu gördük (uzaktan olunca ve her ikimizin de gözleri miyop olduğundan baya buzul gibi görünüyordu). Kar varsa faaliyeti yapmamız zorlaşabilirdi hatta geri dönebilirdik. Üstüne bütün gün zirvelerde sis olması, havanın görece kapalı olması da moralimizi bayağı bozdu ve tempomuz iyice düştü. İlk olarak dipsiz gölü kamp yeri olarak seçmiştik ancak mevsimlik gölün daha mantıklı olduğunu anladık oraya yöneldik. Mevsimlik göle saat 16 gibi vardığımızda 4 kişilik bir ekibin orda olduğunu gördük ve onların da yarın Demirkazık deneyeceğini duyunca moralimiz düzeldi. Kampı kurup bir şeyler yedikten sonra saat 19.30 gibi yatışa geçtik.

11/10/2015
Sabah 4.30 da gayet dinç bir şekilde ikimiz de uyandık. İlk yaptığımız şey çadırın kapısını açıp havaya bakmak oldu ve hava açıktı. Gerçi Aladağlarda sabah hava açık olsa da öğlene kadar bulutlar bir anda toplanabiliyor. Daha sonra ağır ağır kahvaltımızı yapıp kampımızı topladıktan sonra 6.30 gibi kamp yükümüzle doğu beline doğru yol almaya başladık. Can sıkıcı bir çarşak ve ardından hafif karlı kayalardan sonra 1.5 saatte doğu beline ulaştık ( kayaların sol tarafı doğu çarşağı ve bizim sandığımız gibi buz falan değil çarşak üzerine geçen günlerde yağan kar imiş yinede hiç bulaşmadık çantalarla da olsa kayalık etaptan devam ettik). İniş malzemelerini yanımıza alıp kamp yükünü doğu beline bıraktıktan sonra tırmanışa geçtik (bizden önce yola çıkan ekibi yakalamıştık onların beraber gidelim teklifini kibarca geri çevirdikten sonra bi şeyler yiyerek aramızda biraz mesafe olması için bekledik buraya kadar gelip yancı faaliyet yapacak halimiz yoktu). Genel olarak II-III derece kaya tırmanışları içeren zevkli bir rota. Gelmeden önce boşluk hissinden korkuyorduk ama ikimiz de boşluk hissi yaşamadık. Rota oldukça açık zaten pek çok baba var rota bulma zorluğu yok, basamak ve tutamak imkânı çok iyi. Sola çok kaymadan sağdan sağdan doğu duvarına yakın bir biçimde yükseldik. Yükseldikçe iniş istasyonlarını görmeye başladık ve 10.40ta zirveye ulaştık. Zirvede ise bizden önce yola çıkan ekiple karşılaştık ( aaa ne tesadüf ) ve Zirvede karşılaştığımız ekip bize zirvede hazırladıkları Türk kahvesinden ikram ettiler (porselen fincan ve tabakla, kavrulmuş lokum incir ve kuru kaysı falan da vardı bayağı sömürdük adamları). Onların getirdiği Türk bayrağını zirvede yıpranmış olanla değiştirdik. ( adamlar bayrağı çıkartırken öyle bi heyecanlandım ki 3 yaşındaki bir çocuk edasıyla “aaaaa bayrağı mı değiştireceksiniz” dememle bünyamin abinin “hadi siz yapın” diyerekten bayrağı elime tutuşturması bir oldu, değişimi yaptıktan sonra eski bayrağı da “sizde kalsın anı olur” dediler işte tam beklediğim cümleydi bu zaten. Tırmandığın yerde türk bayrağı olması olaya başka bir boyut katıyor birde bayrağı hiç planlamadan değiştirmek falan unutulmaz bir tesadüf oldu) Daha sonra biz ikinci zirveye de bir uğradık. Fotoğraf çekme ve çevreyi tanıma kısmının suyunu çıkardık ve yaklaşık 2 saat zirvede kaldık ( bu kadar oyalanmamızın bir diğer sebebi de yine bünyamin abinin “bizde 120 mt. ip var isterseniz gelin daha hızlı olur” teklifini kendimize yedirememiz ve “o ipleri boşuna mı taşıdık biz, o ipler açılacak arkadaş” ortak düşüncesinde olmamız nedeniyle yine ilk ekibe avans vermemizden ötürüdür). Saatin 12.30 a geldiğini anladığımız an hemen inişe geçmeye başladık. İlk istasyonu bulduğumuz yerde ipleri açtık bağladık ve inişimizi yaptık. İpin bittiği yerde hemen yeni istasyon görülüyor ki bu durum bayağı iyi. 4 kez 60’ar metre iniş yaptıktan sonra ipleri toplayıp yürüyerek devam ettik. İnerken ben biraz sağa kaymışım, saçma bir yere çıktım ve biraz zaman da orda kaybettik. Sonrasında doğu belinden kamp malzemelerimizi alıp Kızılçarşak’tan hızlıca inmeye başladık. 2 saatte Sokullupınar’a ineriz diye düşünürken yol bir türlü bitmedi. Kamp yüküyle Narpuz’dan inmek bacakları pert ediyor. Suyumuz da bitince iyice bitik bir biçimde saat 5.15te Sokullupınar’a indik. 5.30daki son otobüsü de kaçırdığımızı anlayınca son çare olarak babamı aradım ve onun gelmesiyle Niğde’ye döndük. 9.30 otobüsüyle de İstanbul’a doğru yola çıktık.

Not:
– Büyük Demirkazık klasik rotası eğitimi bitirmiş ve tanımasını yapmış olanlar için oldukça eğitici ve zevkli bir faaliyet olabilir. Hem eğitimde öğrenilenleri dağda eğitmensiz uygulama açısından hem de boşluk hissi açısından tecrübe katacak bir faaliyet.

– 2 günlük bir faaliyet için Arpalık-Tekepınarı-Demirkazık-Narpuz-Sokullupınar yolu kamp yüküyle oldukça yorucu olabiliyor. Tekepınarından geri dönüş daha az yorucu olur.

Fotoğraflar:

https://plus.google.com/u/0/photos/109846943738603146759/albums/6206171578489399041

https://plus.google.com/u/0/photos/113890805017676809751/albums/6206229019412774737

GPS kayıtları:
http://tr.wikiloc.com/wikiloc/user.do?name=agdas&id=1635754

Umutcan Şafak – İsmail Ağdaş