30/09/2016 Emler Tanıma/Aladağlar – Dilşad Dağtekin, Zeynep Oğuzhan, Ahmet Server Çetinel

Tarih: 2016-09-30

Ekip: Dilşad Dağtekin, Zeynep Oğuzhan, Ahmet Server Çetinel

Yer/Bölge: Aladağlar

Rota: Emler

Kullanılan Ekipmanlar: Kask, bivak, ilk yardım çantası, çadır (kırmızı husky fighter), uyku tulumu (x1), kazık (x15)

Hava Durumu:

Süre:

Detay

Kamp Yeri: Yalak Deresi Boğazı
Faaliyet Sorumlusu: Dilşad Dağtekin

30 Eylül 2016 Cuma
22.20 Aydoğanlar Turizm Niğde otobüsüne Alibeyköy’den binmek üzere bilet aldık (kişi başı 70 TL). Otobüs her ne kadar bizi Alibeyköy’de bırakmak istese de ve az daha gerçekten de kaçırıyorduysak da otobüsü yakaladık ve gecikmeli gelen otobüse saat 23.00 sularında bindik. Henüz Gebze’ye varmadan yolda çılgın bir kazadan ötürü gecenin bir yarısı deli gibi trafik vardı ve tam 2 saat hiç hareket etmeden bekledik, ama sanırım gece biz uyurken şoförümüz Mad Max sürücülerine bağlamış ki gecikmedi otobüs.
1 Ekim 2016 Cumartesi
Otobüs sabah saat 10.30 sularında Niğde otogara vardı, Tarık’ı aradık haber verdik. Hemen eski otogar servislerine atladık 10.40’ta eski otogara vardık. Saat 11.00 Çamardı olmuşuna binmek için hemen orada üstümüzü başımızı değiştirdik ve kahvaltılık simit alıp dolmuşa bindik (kişi başı Demirkazık Köprüsü’ne kadar 10 TL.). Saat 12.20 gibi Demirkazık Köprüsü’nde indik. Bu arada suyun donmuş olma ihtimalini tekrar hatırlayarak ne olur ne olmaz diye su alalım dedik ancak çoktan dolmuşta olduğumuz için Salim Abi’den rica ettik, sağolsun bize 4 şişe 1.5 ltlik su getirdi. Salim Abi bizi orada karşıladı, karşılıklı tanıştıktan sonra arabaya atladık. Arabada Salim Abi’nin de hatırlatmasıyla Çamardı jandarmayı arayıp haber verdik. Yaklaşık yarım saat süren bir Salim Abi’nin leziz elma ve ceviz ikramlı yolculuğumuzdan sonra 12.50 gibi Gelincik Kayalar’a vardık. Orada çantalarımızı ayarlayıp, Salim Abi’ye ücretini ödeyip (toplam 75 TL), vedalaşıp 12.55 gibi Gelincik Kayalar’dan Yalak Deresi Boğazı’na doğru patikadan yürümeye başladık. Çevreye henüz çok hakim olmadığımızdan, diğer insanlardan aldığımız bilgilere göre Çelikbuyduran’a ulaşmaya çalışıyorduk, hedefimiz tam kaynağın alt taraflarında bir yere kamp atmaktı, kaynağın da dik bir yokuşun tepesinde olduğu bilgisine sahiptik. Gelincik Kayalar’dan 50-60 dklık bir yürüyüş sonrası dik bir yokuşa geldik ve kamp yerimizin orası olduğunu “sandık”. 13.50 gibi oraya kamp attık, çadırımızı kurduk, Tarık’ı arayıp haber verdik. Biraz dinlendikten sonra 15.00 sularında yokuşu çıkıp kaynağa bakmak istedik, yokuşu çıkarken inen iki kişiyle karşılaştık ve bize Çelikbuyduran’ın oraya en az 2.5-3 saatlik mesafede olduğunu, şimdi gitmeye kalkarsak havanın kararacağını söylediler. Biz de “haydaaa yanlış yere kamplamışız sanırsak ama sağlık olsun” dedik ve kampa geri döndük. Zaten kamp yerimiz de oldukça kayalıktı, bu işte bir iş olmasın diyorduk ama yapacak bir şey yoktu, çok da rahatsız değildik hani. Çadıra dönünce haritayı gözden geçirip ertesi günkü faaliyetimizin planını yapmaya çalıştık, evet Karasay-Eznevit istiyorduk. Sonra yemeğimizi yapıp yedik, gece soğuk olursa diye ne olur ne olmaz su kaynattık, Pazar günü dönüş biletlerine baktık ve genelde raporlarda insanlar son anda yakalıyorlar diye Aydoğanlar’dan 19.30 arabasına 3 bilet ayırttık ve saat 20.30 sularında uyku tulumlarımıza girdik.
2 Ekim 2016 Pazar
Sabah saat 5.00’te alarmlarımız çaldı, tabii ki kapatıp biraz daha uyumuşuz, elimizde değil, 5.24’te kalktık, kahvaltımızı yaptık, sıcak bir şeyler içtik, yanımıza alacağımızı çantayı hazırladık, 06.40’ta kamptan yukarı doğdu yürümeye başladık. Biz bir gün önceki iki dağcı abi abartıyor sanmıştık ama gerçekten de Çelikbuyduran’dan oldukça uzak olduğumuzu fark ettik, nitekim yolda bol bol gördüğümüz Mersin Dağcılık Kulübü (MERDAK) üyeleri de bunu defalarca tasdikleyip, “Siz zaten geç kalmışsınız azıcık, Emler yapın Emler” demişlerdi. Bunun yanında bize erik, mandalina, su gibi takviyelerini de ihmal etmemişlerdi. Yolda giderken (özellikle benim kondisyonumun cehennemin dibinin de altında olması sebebiyle) bol bol mola ve dinlenmece vererek Çelikbuyduran’a saat 09.30 sularında vardık. Kaynağa çıkmadan hemen önce bir yemek molası verdik, hızımızı ve ne kadar zorlandığımızı düşünüp “Emler yapalım, Karasay-Eznevit şimdilik başka bahara kalsın o zaman” kararı aldık ekipçe. Bu yüzden Çelikbuyduran’dan direk Eznevit patikasına girmektense yukarı kaynağa hareketlenip, Emler rotasına doğru yürümeye başladık. Kaynağa varına buz gibi suyun o saatlerde çözülmüş, şırıl şırıl aktığını gördük, azıcık da suyla oynamak için oyalandık. Bu sıralarda ben zaten artık yerlerde sürünüyordum, evet irtifa artı dik çarşak yokuşları beni bitirmişti ama buraya kadar gelmiştim ve yapabileceğime olan inancım tamdı, buradan desteklerin esirgemeyip beni her molamda bekleyen partnerciklerime bir kez daha teşekkürler! Kaynaktan yukarı doğru yükselirken bir sağdan büyük bir kayayı dolaşan patika, bir de soldan direk yukarı ama dimdik çıkan bir patika olduğunu gördük. Zaten ölüyoruz biraz daha ölürüz ne olacak diye soldaki patikaya direk girdik; ancak çarşak bir adım yükseldiğinizde 3 adım kayıyordu, bata çıka o patikadan yukarı çıktık, yine aşağı inen MERDAKlılara rastladık ve neredeyse hepsi bize bol motivasyon içeren “Tebrikler, geldiniz geldiniz, Emler işte hemen şurası, vallahi bravo!” gibi cümleler kurdu, teşekkürlerimizi fışkırtıp devam ettik. Sırta vardığımızda enerjimiz tükenmişti, azıcık oturup minik bir şeyler atıştırdık. Çantayı bir MERDAKlı amcanın önerdiği gibi orada bırakıp sırtta yükselmeye başladık. Sırttaki patikalar gerçekten çok dikti ve artık bizi zorluyordu, çarşaklı dik patikalardan gitmektense hemen sağındaki/solundaki kayalardan küçük, minik tırmanışlarla çıkmaya başladık. Özellikle ben sık sık nefesimi düzenlemek için duruyordum ama artık çok az kalmıştı, heyecanlıydık. Sonunda ben yine bir yerde nefes almaya çalışırken Ahmet 1-2 adım önümüzden gitti ve “Zirve defterini buldum!” dedi. Ben ve Zeynep hemen hareketlenerek Ahmet’in yanına doğru yükseldik ve evet tam saar 12.30’da, 5 saat 50 dklık büyük bir yürüyüşten sonra Emler zirveye varmıştık. Oturduk, Tarık’ı arayıp haber verdik, ceplerimizdeki elmaları yedik, zirve defterine yazdık, fotoğraflarımızı çekildik, bir-iki telefon görüşmesi daha yaptık ve 13.05’te aşağıya doğru yola koyulduk. Çarşakları topuklamak suretiyle kaya kaya aşağıya inmeye başladık, inmek çıkmaktan çok daha kolaydı. Sırtı bitirince, çantayı bıraktığımız yerden aldık Çelikbuyduran kaynağına kadar indik, orada Salim Abi’yi arayıp son Niğde dolmuşunu yakalamak istediğimizi bizi saat 16.40 gibi almasını rica ettik. Onunla da anlaşınca patikayı takip ederek inmeye başladık. Patikayı takip ederken, birkaç tanesinin kesişmesi sonucu kendimizi normal patikamızdan daha yukarıda bir tanesinde bulduk, ancak zaten oradan direk tüm vadi ve uzaktaki Gelincik Kayalar’ı gördüğümüzden yön tayini sorun olmadı, zaman zaman çarşaktan kayarak zaman zaman da irili ufaklı kayalardan atlayıp yürüyerek 16.00 gibi kamp yerimize vardık. 2-3 dklık bir molanın ardından kampı toplamaya başladık, fazla zamanımız yoktu. Bu sırada Kızılkaya zirvesini yapan MERDAKlılar da kamp yerimize ulaştılar, 16.25’te onlarla beraber aşağıya doğru hızlıca, zaman zaman koşar adım inmeye başladık. Oldukça hızlı 20 dklık iniş sonunda Salim Abi bizi bıraktığı yerde, MERDAKlıların kamp alanında bekliyordu, bizim acele paniğimizi görünce Salim Abi “yetiştiririm yahu merak etmeyin” dedi, o sırada MERDAKlı amcalar bize bir çay ikram ettiler, onları içip tekrar 17.00’da Salim Abi’nin arabasına atladık. Yolda Aydoğanlar’ı arayıp ayırttığımız biletleri satın almak istedik ama tabii ki çoktan satmışlardı. Demirkazık Köprüsü’ne varana kadar bildiğimiz tüm otobüs firmalarına baktık ama bilet yoktu. Otogara gidelim de yolumuzu buluruz dedik. 17.30 gibi Demirkazık Köprüsü’ne Salim Abi bizi bıraktı, 17.50’de son Çamardı-Niğde dolmuşunu yakaladık, tıklım tıkıştı ama olsundu. Bu arada dolmuş sizi direk yeni otogara bırakıyormuş, biz de öyle yaptık haliyle. Dolmuşta ben biraz cinlik yaparak, yan tarafımdaki başka bir dağcı ekibin bilet bulma paniği konuşmasına kulak misafiri oldum ve oraya Kamil Koç’un da sefer yaptığını öğrendim, Ahmet’ten rica ettim ve Kamil Koç’tan 20.00 arabasına 3 tane bilet bulup telefonda hemen ayırttık (o ekip bilet bulamadı ve evet sanırım suçlusu benim, no regrets çocuklar). İstanbul’a o gün Niğde’den giden son 3 bileti almış olmanın verdiği sevinçle saat 19.00 gibi Niğde otogara vardık, biletlerimizi aldık (kişi başı 75 TL), Tarık’ı arayıp haber verdil. Üstümüzü değiştirip, otogarda simit-çay yapıp otobüsümüze bindik.
3 Ekim 2016 Pazartesi
Saat 8.30 sularında Alibeyköy’e vardık, tekrardan Tarık’ı arayıp vardığımızı söyleyip, faaliyeti bitirdik.
Notlar:
-Kamp yerimiz yanlıştı, farkındayız, ancak bölgeyi bu faaliyette tanımış olduk, artık daha bilgiliyiz. Ki bize çok da zorluk çıkarmadı, sadece hem yaklaşma hem zirve yaptığımız için oldukça yorucu oldu.
-Hava faaliyet için gerçekten mükemmeldi. Açık bir gökyüzü ile sıcaklık gündüz 20, gece 3-4 santigrat derece civarındaydı. Daha iyisi olamazdı.
Dilşad Dağtekin

Fotoğraflar için:
https://drive.google.com/drive/folders/0B314em5G-CkJUUNtY3Y5cWV0dHM?usp=sharing