Tarih: 23/07/2022
Ekip: Arda Kesler, Duygu Yetkin
Faaliyet Sorumlusu: Duygu Yetkin
Yer/Bölge: Aladağlar
Rota: Karayalak kamp alanından çıkışlı, Çelikbuyduran geçidinden Emler klasik rota
Kamp Yeri: Karayalak
Kullanılan Ekipmanlar: Çadır, 2 Kask, İlkyardım Çantası, Bivak, Pusula, Bölge Haritası, Telsiz
Hava Durumu: Açık/ Güneşli
Rapor:
22 Haziran 21.55’de 25 dakikalık bir gecikme ile Dudullu otogardan Niğde’ye gitmek üzere kalkan otobüse Arda ile bindik.
23 Haziran Cumartesi
Sabah saat 8.35’te Niğde otogara vardık. 9.40’ta otogardan Niğde-Çamardı minibüsüne bindik. 10.55’te Demirkazık köprüsündeydik. İTÜDAK üyelerinden Çağatay Gödek de Aladağlar’da olduğu için Demirkazık köprüsüne vardığımızı bildirip çantalarımızı yüklenip Aladağlar Milli Park’ın girişine doğru yola koyulduk. Saat 11.20’ye kadar yürüdükten sonra sonunda otostop çektiğimiz araçlardan biri durdu, aracın arka kasasına binip 11.30’da milli park girişine vardık. Yaklaşık 1 saat yürüdükten sonra uzaktan gelen traktör sesini duyduk, aslında ertesi güne antrenman olması açısından yürümeyi planlıyorduk fakat traktörü sürenin Ulvi Üçer olduğunu fark edince ve gelin gençler sizi de bırakalım diyince işler değişti. Programımız da sıkışık olduğu için traktöre binmeye karar verdik. Traktör tekerlerinin üzerinde keyifli bi yolculuktan sonra 12.37’de Karayalak Kamp alanına vardık. Çadırımızı kurduk. Çağatay ile haberleştik. 2 saat sonra Çağatay da kamp alanına vardı. Çağatay’a getirdiğimiz teknik malzemelerin teslimini yaptık. Hep beraber yemek yedik , satranç oynadık , Arda ile sabah yola koyulacağımız saati 3.00 olarak kararlaştırdık. 21.00 yat saati.
24 Haziran Pazar
Sabaha karşı 2.52 de uyanıp sıcak sularımızı içtik. 3.20 de gecikmeli olarak yola koyulduk. Hava karanlık olduğu için yürüyüşümüz kafa lambalarımız ile başladı. Mola taşına 20 dakikalık mesafemiz kala saat 6.00’da ilk molamızı verdik. Önceden kararlaştırdığımız üzere saat 6 da başlamak üzere Çağatay’la saat başı telsizden haberleştik. Sıcak su kaynatıp, sandviçlerimizi yiyip 40 dklık bi molamız ardından geri yola koyulduk. Çelikbuyduran su kaynağında 5 dakikalık mola verip şişelerimizi doldurduk. 3200 metrede yürüyüşümüzün yavaşladığını gözlemledik. Durup mola vermek yerine yavaş yürümeyi tercih ettik. Toplamda 1 uzun mola onun haricinde de 5 dakikayı geçmeyecek şekilde 3 kere nefes molası verdik. Saat 9.04’te telsizle Çağatay’la haberleştiğimizde bize zirveden el salladı. 9.20 de Emler zirveye vardık. Çağatay da emler batı sırtı rotasından 8.20’ de zirveye varmıştı. Zirvede sıcak su içip bir şeyler atıştırdık, fotoğraf çekildik ve 10.30’da aşağıya inmek üzere yola koyulduk. Çelikbuyduran kaynağında 10 dakika mola verip sularımızı içtik, doldurduk. Dönüş yolunda Çağatay’la olan konuşmalarımız ardından genel olarak patika tercihlerimizin hep dik ve daha yorucu olanlar olduğunu fark ettik, dönüşte kolay eğimi daha az olan patikaları tercih ederek alternatif patikaları da görmüş olduk. Hacettepe Üniversitesi Dağcılık Kulubü çığ kazasında hayatını kaybedenlerin anısına yapılan anıtın yanına uğrayarak orada da 10 dakika mola verdikten sonra 13.05’te kamp alanına vardık. Hep beraber bir şeyler atıştırdıktan sonra Arda ile eşyalarımızı toparladık. Ulvi bizi 16.00’da aldı, Demirkazık köprüsüne doğru yola koyulduk. Çamardı-Niğde minibüsü 17.30’da kalkacağı için güneşte beklemememiz adına Ulvi sağolsun bizi evinde misafir etti. Annesinin yaptığı yemeklerden, bahçelerindeki kayısılardan yedik, çaylarımızı içtik sonra bi de dondurmacılık yapan komşuları Antalya’dan dondurma getirdi üzerine onu da yiyip güzel bir ziyafetten sonra 17.30 da bizi minibüslerin geçtiği yola bıraktı. 18.50’de Niğde otogara vardık. Otobüsümüz 15 dakikalık bir gecikme ile 21.15’te kalktı. Pazartesi sabahı 5.40’ta Istanbul Dudullu otogara vardık.
Ek Notlar / Öneriler :
- Kaynaklardan suyun bol aktığını faaliyet öncesinden öğrendiğimiz için zirve yolunda yanımızda az su taşıdık. Gitmeden önce muhakkak su kaynakları hakkında ön bilgi edinilmeli.
- Yaz- kış demeden sıcak suyun ne kadar önemli olduğunu saat 6.00 da verdiğimiz molada çok daha iyi anladım. Dağda ocağı sönenin gerçekten de ocağı sönermiş…