24/08/2006 Direktaş Güneybatı Yüzü/Aladağlar – Önder Bingöl

Tarih: 24/08/2006

Ekip: Önder Bingöl

Yer/Bölge: Aladağlar

Rota: Direktaş Güneybatı Yüzü

Rapor:

3 günlük tatilimi değerlendirme, kafa dinleme ve kışın niyet edip gidemediğimiz Yedigöller’i gezme tozma amacıyla bilimum plan ve hazırlığı yapıp başladım benimle dağa gelecek adam aramaya. Ama olmadı, o işteydi, bu güçteydi, şu istanbul dışındaydı derken tek başıma gitmeyi kararlaştırdım ve Perşembe akşamı Niğde’ye doğru yola çıktım. İlk golü de iner inmez yedim çünkü tatil dönüşü ve asker sevkiyatı gibi sebeplerle hiçbir firmada istanbul’a yer kalmamıştı. Ankara’ya kalan son bileti alıp Pazar gününe ait tırmanış planlarımı silmek zorunda kaldım çünkü 17’deki otobüse yetişmem gerekiyordu. İyi bari Pazartesi günü çok yorgun olmam şeklinde yalandan avuntularla 9,30 çamardı arabasına bindim ve oldukça sarsıntılı bir yolculuktan sonra köprüde indim. Son hazırlıkları da yaparak 11,15’de yürümeye başladım. Aladağlar’ın en nefret ettiğim güzergahı olan yol-sokulupınar hattında sıkıla sıkıla ilerledim ve 12.30’da alttaki yalağa vardım. Ufak bir moladan sonra yolu kısaltmak adına kamp yerlerine çıkmadan sağ yamaca girdim ve sağ çapraza yükselerek traktör yoluna bağlandım. Yine sıkıcı bir yürüyüşle 1 saatte kapıya vardım fakat kapıya doğru yaklaşırken güneyden bir sıcak hava cephesinin ilk bulutlarının kuzeye doğru yol aldıklarını gördüm. Yağmur yememek için hızlıca kapıyı da tırmandım. Bu sırada gök gürlemeye başladı ve kaçınılmaz son olan sağanak başladı. 10-15 dakika süren yağmur boyunca bir negatifin altına girdim ve bu vesileyle uzunca bir mola da vermiş oldum. Yağmur yavaş yavaş dinerken 14′ e doğru tekrar yola koyuldum ve cephenin Ecemiş ovasına ilerlemesini, ovaya bıraktığı yağmurları ve orajları izledim. Bu arada sıkkınlık yerini yavaş yavaş yorgunluğa bırakmaya başladı ve yürüdüğümden daha uzun ve daha dik bir yolum olduğu gerçeği canımı sıktı. Hızlı yürüyüp hava kararmadan kampa varma ve yavaş yürüyüp yorulmama ikilemi içinde bir yandan kışın denediğimiz kulvarı da seyreyleyerek vadide ilerledim. Düzlüğün bitip eğimin arttığı yerde ise oluşmaya başlayan manzara karşısında hem şaşırdım hem de başıma geleceklerden ötürü canım sıkıldı. Yeni bir sıcak hava cephesi hem de daha beteri Kızılkaya’nın ardından hızla yaklaşmaya başlamıştı. Vadi ortasında sığınacak bir yerim olmadığından, çelikbuyduran civarındaki bivak yerlerine girerim ümidiyle o anki enerjimin el verdiği kadarıyla hızlandım. Pınara varmadan hemen önce yedigöllerden inen çoban dayılara rastladım, hava-yol-su durumunu aldıktan sonra yola devam ettim. Dayılardan birinin “buranın dolusu fena olur” sözü ise olaya tuz biber oldu. Pınara vardım, suyumu doldurdum ve yağmur başladı. Mat ile korunak yaptıysam da pek kar etmedi ve sıkı bir şekilde ıslandım. Bu da yetmezmiş gibi bir de dolu başladı. Islanmışlık, yorgunluk ve ısı kaybı gibi nedenlerle ilk başta aklıma gelmeyen içlik ve bere takviyesini yaparak biraz daha bekledim. Yağış azalınca ısınmak ve hava kararmadan kampa varmak için tekrar hızlı bir şekilde yürümeye başladım ama yorgunluk nedeniyle sık sık durmak zorunda kaldım. Son eğimi de bitirip platoyu görünce allah ne verdiyse inmeye başladım ve 18:45’te tam 7,5 saat sonra kamp yerlerine vardım. Geri dönen dayılar ve barmen Ramazan’la uzun uzun muhabbetten sonra geç bir vakitte uyudum. Cumartesi sabahı 7’de kalktım, gireceğim rotaya hayli yakın olmam nedeniyle uyuşuk bir şekilde kahvaltı yaptım ve hazırlandım. Direktaş güneybatı yüzü rota bulma sorunları ve inişte dik etaplar içerdiği için Kızılkaya kuzeydoğu yüzü/güneydoğu sırtı rotasını düşünerek aldığım yarım ip, sikkeler ve emniyet malzemelerini de kuşandım. 8:15’de kamptan çıktım ve kamptan gözüken en sağdaki arka sırta doğru ilerledim. Bu arada batı yüzünde, bir çentikte biten geniş çarşak ve patika gördüm fakat buna hiç bulaşmayarak sırtın arkasına dolanmaya devam ettim. Buradaki belirsiz patikanın bittiği yerde kayalara girdim ve 8-10 metrelik etaplarla kesilen kulvar ve setlerde (genelde III+, bazı hamleler IV) yükselmeye başladım. Aşağıdan gördüğüm ve Aladağlar kitabında rotanın başlangıcı olarak geçen çentiğe ulaşmadan biraz önceki dik,uzunca ve zor etabı (IV,IV+) bitirince biraz oyalandım, alternatif iniş ve baba aradım çünkü burayı serbest inmek gereksiz risk olacaktı. Bu arada güney taraftan bulutlar belirmeye başlamıştı ve dönüşte yağışa yakalanma ihtimalini düşünürek oldukça hızlı fakat geçtiğim her etabı ve dönüşü iyice ezberleyerek tırmanmaya devam ettim ve çentiğe vardım. Buradan üst kulvara geçiş kitapta anlatıldığı gibi basamaksız ve tutamaksız bir dışbükey yüzeyde 4-5 metrelik sola çapraz yükselme gerektiriyor ve boşluklu olmasa da yüksekte olduğu için tehlikeli. Acep bu botlarla geçer miyim, geçsem de dönüşte inebilir miyim diye bir durum değerlendirmesi yaptım ve üstlerde çakılı bir iniş istasyonu aradım ama göremedim. Deneme amaçlı hamlelerden sonra küçük, ince ama çekeri iyi tutamaklar bulup etabı geçtim. Kulvar boyu devam edip, kulvarın bittiği bacayı aşarak sol kulvara geçtim. Zaten rota çentikten sonra sürekli kulvarların içinden devam ediyor ve kulvar bitince her zaman bir sola geçip devam ediliyor. Lakin kulvar bitimindeki bacalar kısa olmalarına rağmen zorca (IV) ve inişte doğru kulvarı kaçırmamak için rotayı iyi bellemek gerekiyor. Kitapta bahsi geçen rotadaki tek boşluklu etap o kadar uzun ve zor değil, sola doğru bir yüzey tırmanışı ile geçilebiliyor. Burayı da bitirip solda kalan zirveye doğru artık iyice yatan set ve çarşak üzerinden ilerledim ve 9:30’da zirveye vardım. Bulutların ısrarla yaklaşmaları nedeniyle zirve keyfini kısa kesip inişe geçtim. Çentiğe kadar tüm etapları hızlı ve dikkatli bir şekilde geri tırmandım. Dışbükey geçişinden önce soluklanıp tırmanışta kullandığım tutamakları hatırlamaya çalıştım. Gayet yavaş ve tutamak bulmadan hamle yapmamaya dikkat ederek geri tırmandım. Etabın dışbükey olması nedeniyle çentiğe inerken ayaklarım önce negatifte son hamlede ise boşlukta kaldı. Kısa bir geriye doğru zıplamayla çentiğin üzerinde kondum ve nereden dönsem diye düşündüm. Geri tırmanmak yerine çarşak inişi daha cazip geldi ve çentiğe çıkan soldaki çürük kaya etabını geri tırmanarak çarşağa buradan da platoya indim. 10,30’da kampa vardım, günün kalanını Direktaş’ın kuzey ve kuzeydoğu rotalarını inceleme, barda oturma, koyun ve kangalları izleme gibi aktivitelerle geçirdim. Akşama doğru ise çobanın kestiği koyundan güzel bir kavurma yedik. Ama asıl bomba akşam yemeğinde, köz üstünde pişen, pirzola ve bifteklerdi. Bunları da afiyetle götürüp Pazar günkü yolumun uzun olması nedeniyle erkenden yattım. Pazar sabahı, güneş altında yürümemek için erken kalktım ve çantayı toplayıp dayılarla helalleştikten sonra yine 8.15’te yola çıktım. Kızılkaya rotasını inceleyip 9.35’te çelikbuyduran’a vardım. Buradan çarşak üstünde depar şeklinde bir inişle önce karayalak’a sonra da kapının üstüne ulaştım. Küreği arayayım, her geçen turist kafilesiyle laflayayım derken gereksiz yere oyalandım. Tekrar hızlıca yürümeye başlayıp 12’ye doğru son yalağa vardım. Bu arada yalağın biraz üstündeki kaya kütlesine çığ kazasında ölenlerin isminin yazılı olduğu küçük ama çok anlamlı mermerden bir anıt yapmışlar. Burada biraz oyalanıp 12.15’te sokulupınar’a, 13.15’te ise köprüye vardım. 14 arabasıyla Niğde’ye ulaşıp klasik ikiliyi götürdükten sonra Ankara aktarmalı olarak İstanbul’a döndüm.