26/06/2009 Aladağlar’ı Tanıma/Aladağlar – Berra Zeynep Dodurka, Gülüm Albut, Buket Şahin

Tarih: 26/06/2009

Ekip: Berra Zeynep Dodurka, Gülüm Albut, Buket Şahin

Faaliyet Sorumlusu:

Yer/Bölge: Sokulupınar/Aladağlar

Rota: Emler Zirve

Kullanılan Ekipmanlar: 3K

Hava Durumu: Faaliyet boyunca hava durumu açık ve güneşliydi. Emler’e çıktığımız gün hava durumu tahminlerine göre 15.00 sonrası yağış bekleniyor olmasına rağmen bulunduğumuz yerlerde hava gayet güzeldi. Sonradan öğrendik ki 18.00 gibi zirve yağışlıymış, bunu da Batı Emler yapan kamp yerindeki dağcı arkadaşlar söyledi.

Süre: 6 Saat

Rapor:

Perşembe (25 Haziran 2009) 20.15’te İstanbul’dan Niğde’ye hareket eden otobüse bindik. Sabah 08.30 civarı Niğde’ye vardık. 09.30 Çamardı minibüsü ile Demirkazık köprüsüne kadar gittik. 10.45 civarı inmiş bulunduğumuz yerde Salim Abi traktörü ile bizleri bekliyordu. 11.45’te Sokulupınarı’na vardık. Kampımızı atıp, bir şeyler atıştırdık. 12.30’da Narpuz’a doğru yola koyulduk. 15.00’e doğru Kayacık Pınarı’na vardık. Sonraki güne fazla yorgun girmemek ve saatin de geç olması sebebiyle geri dönmeye karar verdik. 16.30’da kamp yerine vardık. Yemeklerimizi yiyip, 20.00’de tulumlarımıza girdik. 27 Haziran Cumartesi gece 03.00’te kalktık, kahvaltımızı yaptıktan sonra 3K’larımız ile, 04.10’da yola koyulduk. Yaklaşık bir buçuk saat kadar sonra Kapı’yı geçip vadide ilerlemeye başladık. Emler zirvesine yakın bir yerde, artık patikadan ayrılıp sola doğru ilerlemeye başladık. Fazla sol yaptığımızı farkedip, biraz aşağıya inerek tekrar zirveye yöneldik. Yol boyunca hiç kar yoktu. 10.15’te zirveye vardık. Yarım saat kadar fotoğraf çekmeler, harita okumalarla oyalandıktan sonra 10.45’te inişe geçtik. Gülüm’ün ayakkabılarının ayağına vurması sebebiyle, Çelikbuyduran’dan sonra inişimiz yavaşladı. Ve dolayısıyla kamp yerine varış beklediğimizden daha geç oldu. 15.00’te kamp yerine vardık. Kamp yerinde botlarımızı çıkarıp çimlere basalım, laylaylom, derken Buket’in ayaklarının da aslında pek iyi halde olmadıklarını gördük. O sırada kamptaki görevli amca bize kocaman bir demlik çay getirdi. Hatta “Kızlar bizden ürkmeyin, biz insan yemeyiz” diyerekten çaydanlığı bırakıp hızlıca uzaklaştı. Mahcup mahcup çaylarımızı yudumladık. Yemeklerimizi yedikten sonra durum değerlendirmesi yaptık. Planlarımızda sonraki gün kampı Obayeri’ne taşıyıp -2 gece de orda kalarak- Cımbar Vadisi’ni de tanımak vardı ama mevcut ayakların buna müsait olmadıklarına karar verdik ve o geceyi de Sokulupınarı’nda geçirdik. Ertesi gün (28 Haziran) 09.00 – 10.00 gibi uyandık. Kahvaltımızı yaparken orda kamp yapmakta olan Adanalı öğretmen grubu bizlere önce sucuk-ekmek, ardından dolu dolu bir tabak baklava ve sonrasında da karpuz ikram etti!”‘Kızlar biraz daha kalıp sıcak sıcak börek de yiyin.” ısrarlarını ardımızda bırakarak 13.00’te kamp alanını terk edip Çamardı istikametinde yürüyüşe koyulduk. 15.30’da Çamardı minibüsüne yol üzerinde rastlamamız bazı ayakları ziyadesiyle mutlu etti. 17.00’de Niğde’ye vardık ve 19.30 İstanbul otobüsü ile döndük.

Not : Salim Abi’den öğrendiğimiz kadarıyla artık kamp yerlerinde çadırla kalınan her gün için belli bir miktar ödeme yapmak gerekiyormuş, çadır başına. Dağcı lisansı misansı da dinlemiyorlarmış. Dağ evinin orda bi bekçi varmış bu yüzden bekleyen. Salim Abi dedi, kızlar 4 gün kalacağız demeyin, bi gün kalacağız, bivaklayacağız filan, deyin dedi, ki şansımıza bekçiye yakalanmadık, artık pazara mı, Cuma’ya mı gitti bilmiyoruz.