01/01/2000 Büyük Demirkazık Batı Yüzü/Aladağlar – Uğur Yemez, Cansın Yaman Evrenosoğlu

Tarih:  01/01/2000

Ekip: Uğur Yemez, Cansın Yaman Evrenosoğlu

Yer/Bölge: Aladağlar

Rota: Büyük Demirkazık Batı Yüzü

Rapor:

Tam 5 sene olmus. Tam tamina 5 sene. 1 Ocak 2000 den 1 Ocak 2005’e. Bu kadar zaman sonra niye tirmanis ve gezilerime ait yazilar yazmaya karar verdim? Su anda yasamakta bulundugum sehir ve hayatin kisirligi, dagciliktan neredeyse 4 senedir uzak olmam ve daglarda bulunmayi, tirmanmaya gercekten cok ozlemem bir kac neden olabilir. Ya da guzel bir an yasarken, bir daha o ani yasayamayacak oldugumuzun farkinda ol(a)mamak, sanki elimize sonsuz sayida firsat gececek de surekli sahip oldugumuz seylere sahip olabilecekmisiz hissinin su an bana verdigi huzun. Evet, zannedersem en onemli neden bu: Huzun. Unutmak istemiyorum ve bu yuzden yaziyorum…Bir zamanlar fotograf cekmeye de budalacasina karsiydim…Hele ki dagda…Simdi durup, gezilen, gecilen onca diyari, gidilen, tirmanilan veya tirmanilamayan diyarlari, yasanan onca guzel seyi dusununce fena mi olurdu elimde kayit bulunmasi…Boyle kisir zamanlarda bir goz atip beni gerceklestirmeyi planladigim hayallerime yaklastirirlardi, motive ederlerdi…Zararin neresinden donulse kardir diyerek cekmedigim fotograflarin, yazmadigim yazilarin acisini cikarmaya karar vermis bulunuyorum.

Aralik 1999’da Turker, ben ve Ugur Kayseri’nin Erciyes dagina tirmanisa gitmistik. Seytan Rotasini gecer gecmez firtinada daha fazla ilerleyememis ve geri donmustuk. Dedemin vefati da ayni gunlere rastlar. Yilbasini ise dagda gecirme fikri her zamanki gibi revacta bir dusunce idi. Bu tarz konusmayi sevmiyorum, yani “biz her tatilde daga gideriz, biz boyle, biz soyle..” demek biraz ego oyunu ama gercekten de yilbasi kutlamalarini sevmiyorum ve dagin sessizligi ve bana verdigi huzur en onemli cekici etken. Samimiyetle soyluyorum ki her yilbasini dagda sevdigim insanlar ile tirmanarak ya da cadirda fisildasarak gecirmeyi tercih ederim. O yilbasinda da Ugur ile Demirkazik Dagi’ni bati rotasindan tirmanmaya karar vermistik. Ugur bir veya birkac sene evvel (tam olarak hatirlayamiyorum) yazin bu rotayi tirmanmisti. Bunu dogal olarak bir avantaj olarak goruyorduk (avantaj miydi acaba?? Yani eger rotayi hatirliyorsa avantaj tabii…) Neyse ayrintilari hatirlamiyorum ama dagevine vardigimizda karsimizdaki manzaradan cok etkilendigimizi hatirliyorum. Masmavi bir gokyuzu, hafif ayaz bir hava…Bati yuzunde az kar…Yani acikcasi kis sartlarindan cok ilkbahar basi sartlari…Arpalik yaylasina vardigimizda ise gunluk guneslik bir yaz havasi ve yemyesil bir ortam bizi karsilamisti. Kamp yerinde yalniz degildik…Hacettepeli arkadaslar ile Serhan (Pocan) Agabey’lerin grubu da Arpalik’ta ikamet ediyorlardi. Hacettepelilerin K. Demirkazik dagini deneyeceklerini hatirliyorum ama Serhanlarin planlarini hatirlamiyorum. Neyse, Ugur ile cadirimizi kurup yerlestikten sonra yemeklerimizi yiyip guneslendigimizi hatirliyorum… Bembeyaz karla kapli cadirimizin kapisinda, kar yagisi esliginde uyku tulumlarimizdan sadece gogus yukarimiz sarkacak sekilde cay ve kahvemizi yudumlayarak bir koca yili bitirmeyi hayal ederken yakici kis gunesinin altinda kisa tayt ve tisortlerle gunesleniyorduk. Hayalkirikligi diyemem ama kar yagisini tercih ederdim J. Bir sure sonra Hacettepelilerin simdi adini hatirlayamadigim eskilerinden iki kisiyle (birinin Kibris’li oldugunu hatirliyorum) rota planlarimizi degis tokus ettik. Ugur’un dahi planlarina gore cikisimiz 4-5 saat surecekti, 2 saat te inis dersek en fazla 8 saate kampta olacaktik ve gunun geri kalanini da Apiskar Vadisi’nden K. Demirkazik’i deneyerek gecirebilirdik (???). Tabi bu planlarimizi duyar duymaz Hacettepeli arkadaslarin bakislari biraz degisti…Simdi dusunuyorum da yani gazin bu kadari olur… Arkadaslar yorum yapmadilar ama nazik bir dille bize hayatimizin geri kalaninda basarilar dilediler. Serhan Agabey’e bati rotasindan bahsettik fakat diger dahiyene planimizdan bahsettik mi, iste onu hatirlamiyorum. Gunun gerisini cesitli acilardan Bati yuzunu ve olasi rotalari inceleyerek gecirdik. Bu rotayi bizden once bitirmis olan Kursat (Avci)’in etkinlik yazisinda tobleron olusumunun sagindan yukseldigi ve tobleronun sonuna dogru bivaklayarak tirmanisa ikinci gun devam ettigini okumustuk. Neden oldugunu hatirlayamadigim sekilde tobleronun solundan yukselmeye karar verdik. Olusumun sonunda saga dogru yukselip sirta ulasacak ve sirti takip ederek Peck (adini yanlis hatirliyor olabilirim) kulvarini kesecektik. Ve sonrasi da malum zaten. Geceyi nasil gecirdik, nasil uyuduk, ne kadar dinlendik hatirlayamiyorum. Ama sabah gunes dogmadan ayaklanabilmistik.

Mumkun oldugunca hafif yukle tirmanma fikri kulupten aldigimiz iki adet Gore-tex tek kisilik bivaktan birini cadira terk etmemize neden oldu…Yanlis hatirlamiyorsam burada suclu israrlarimla Ugur’u ikna eden ben oluyorum. Uyku tulumlarinin ikisini de cadirda dinlenmeye birakmak kimin dahiyane fikriydi hatirlamiyorum ama yakinlarimin bana su an nasil baktigini dusunebiliyorum…Ocak ve demligi almak israrlarima ragmen basarilmisti J. Ama yedek benzin sisesinden kurtulabilmistim J. Cetin pazarliklardan sonra Ugur’un sagduyusu sayesinde hayati olan birkac malzemeyi yanimiza almistik…Teknik malzeme olarak yanimizda 3K (kask, kazma, krampon) ve 9.5 mm, 50 m lik yarim ip, biraz perlon, cekic ve bir kac sikke bulunuyordu. Ipi yanimiza almistik ama, ekibin tecrubesizi olarak ben kulupten odunc aldigimiz yeni ipi paketinden bile cikarma erdemini gosterememistim. Paketinden cikarmadigim gibi o tirmanisa dek hic bir tirmanista ip kullanmamis, ipin toplanisi, acilisi ve ipe hakimiyet konularinda da pek tecrube sahibi degildim. Neyin nasil yapilacagini teorik olarak bilmek benim icin yeterli olmuyormus, yakin zamanda ogrenecektim.

Lafi daha fazla uzatmadan tirmanmaya baslayalim. Gunesin ilk isiklarindan da once Arpalik yaylasindan ayrilmis sirta dogru yola koyulmustuk ki kramponlari giymeye karar verdigimiz noktada birimizin kramponlarini almadigini gorduk. Birlikte kampa dogru geri dondugumuzu hatirliyorum. Ben cadira kadar inmemistim ve Ugur’u bir kaya blogunun yaninda beklemeye koyulmustum ki zaman ilerledi, ilerledi ve gunesin ilk isiklari belirmeye baslayinca Ugur’u merak edip cadira kadar indim. Ugur etrafta yoktu, nerede olabilir diye saskin saskin etrafima bakinirken fotograflik bir goruntu ile karsilastim: Arpalik yaylasindan bati rotasina dogru bakildiginda gorulen, rotadan asagi suzulen kucuk sirtcigin uzerinde, gunesin ilk isiklarinin esliginde bir golge, peygamber yuruyusu ile ilerliyordu. Yanina ulasmam bir sure aldi…Ve Ugur’un o hafif tempolu ninni gibi adimlari ile yukselmeye koyulduk. Zemin yer yer pis ve yumusak kardi. Tobleron’un eteklerine kadar boyle devam etti ve tobleron’un solundan yukselmeye baslamamizla hafif egimli kaya kutlelerinin uzerinde toz kar olusumlarini gormeye basladik. Bu sirada rotada yalniz olmadigimizi da farketmistik…Cok yukarilarda, Tobleron’un sonunu takiben dimdik yukarida buyuk kaya kutlelerinin arasinda bir kac kirmizi mont gormustuk. Fakat takip ettikleri rota ile bizim takip edecegimiz rota birbirinden farkliydi…Uzun sure onlarla ilgilenmememize ragmen, kafamiza yagmaya baslayan irili ufakli taslardan sonra onlarin hareketlerine de dikkat etmeye baslamistik…Bizim varligimizdan habersiz olmalari, iclerinde bulunduklari durum dusunulurse anlasilirdi. Uzun sure yukselmemislerdi vefakat tas dusurmeye devam ediyorlardi. Kendi tirmanisimiza odaklanarak anin tadini cikarmaya calistik. Ta ki egimli ama toz karla kapli cok kaygan bir kaya kutlesinin uzerinden yatay gecis yapmamiz gerekene kadar. Benim ayagimda deri ayakkabilar oldugundan hareket kabiliyetim biraz daha fazlaydi. Ugur, plastik ayakkabilari ile kaygan kaya uzerinde debelenirken ben yatay gecisi yapmistim. 3 veya 5 metrelik bir gecisti ve ip acmaya karar verdik. Ustun ip hakimiyetimden dolayi Ugur’u daracik bir basamakta bir saate kadar beklettim. Ipi acayim derken dolamistim. Soguktan dolayi da hizimi yitirmistim, kafam da heyecandan durmustu…Bir ipe bir Ugur’a baktigimi hatirliyorum…Sakin dostumun suratinda “nasil boyle bir salaklik yaparsin” ifadesi sinir ile birlikte yeseriyordu. Sonunda ipi actim, guvenli bir yer bulup uzerimden emniyet alarak gecisi tamamladik. Cok vakit ve eneji kaybetmistik ama keyfimiz yerine gelmisti…Ugur’dan kac kez ozur diledigimi hatirlamiyorum…Tobleron kutlesinin sonuna geldimizde kar kalinligi da dizimizi gecmisti ve diger grup hala asagi yukari ayni yukseltideydi…Yaa yeni rota aciyorlar ya da yanlis yere girdiler ve tikandilar diye dusunmustuk ama mudahele etmeden kendi yolumuza koyulduk. Tobleron’un uzerinden saga dogru kivrilip sirta dogru tirmanmaya baslamistik. Yer yer bata cika yer yer kaygan curuk kaya uzerinden yukseliyorduk ve zemin giderek daha da ilerlemesi guc bir hal aliyordu. Ayakkabi farkimizdan dolayi yer yer Ugur ile uzaklasiyorduk. Sirtin son kismina dogru gercekten cok korkmaya baslamistim. Bir dusus durumunda kayarak dagin etegine kadar yuvarlanabilirdik ve zemin gercekten ic acici degildi…Zaten bu etap sirasinda buradan inisin mantikli olmadigina karar vermistik. O an tirmanmaktan vazgecsek bile ciktigimiz rotadan inis gercekten sakincali olacakti ve ne yapip edip bu etabi asmamiz gerekiyordu. Simdi dusunuyorum da diger tarafta kayalarla cebellesen diger grup belki de bu etaptan bir sekilde kacinmak icin sirf kaya tirmanisi gerektiren etaba girmislerdi. Herhalukarda bati rotasinda yilin ilk gunu cebellesen iki grubun da hali pek ic acici degildi zannedersem. Kaygan curuk kayanin uzerindeki sorunlu anlarimiz sirasinda ilk aklima gelen buraya gelmeden, Istanbul’da otobuse binmeden birkac saat once beraber olmaya basladigim hatun kisiydi. Daha ne kadar zaman gecirmistik diye dusunuyordum. Samimiyetle soyluyorum ayagimin kaymasindan ve dagin etegini kucaklamaktan o kadar korkmustum ki herhalde son anlarimizi yasiyorduk diye dusunuyordum. Ugur’un plastik ayakkabilar ile hali benimkinden cok daha kotu bir durumdaydi. O an ne dusundugunu muhtemelen sonra konustuk ama su an hatirlayamiyorum. [Son Turkiye ziyaretimde doctor teshisiyle unutkanlik problemim belgelendi ve birtakim vitaminler kullanmaya basladim (B-12). Belki de bu anilari yazmamin nedeni bu unutkanlik korkusudur gercekten.] Korkularimi ve dusuncelerimi bir yana birakip o etabi bitirmeye odaklanmistim ki Ugur’u iki bacagi iki yana sallanir sekilde sirtin uzerinde ata biner halde gordum. Ondan bir kac metre uzakta ben de sirttaydim ve manzaranin keyfini cikarmaya baslamistim. Hava aydinlanmisti ve kamptan ayrilisimizdan bu yana yaklasik 3, 3.5 saat gecmisti. Ve biz rotanin ucte birini anca bitirmistik. Ugur’un dahiyane planlari suyunu cekmisti ve rotayi tam hatirlamadigini soylemesi yemegimize acili biberi ekleyivermisti. Sirt boyunca kayalarin arasindan yuruyerek ilerledik ve “rota burasi” diyen bir kaya kulvarcigiyla karsilastik. Kaya kulvarcigi cekici ve nispeten kolay (belki III) derecede gorunmesine ragmen sanki bizi jandarma kulelerinin icine sokacak gibi bir his de veriyordu. Bu dusunceler ile bogusurken kulvarciktan biraz once, sanki Peck kulvarina aciliyormus hissi veren cok daha kucuk bir kaya kulvarcigi gorduk ve bu kulvarcigi takip ederek cok kisa bir surede kendimizi bir kulvarin ustunde bulduk. Bu Peck kulvari degildi ama dogru yolda oldugumuzu biraz ilerde kisa bir kaya etabinin tepesindeki babadan anlamistik. Yine nispeten (II-III) kolay ve kisa bir kaya etabini gectikten sonra uzeri hafif karla kapli buyuk bir alana ulastik. Alanin cevresi jandarma kuleleri ile cevriliydi ve eger biraz evvel diger kulvarcigi secmis olsaydik bu jandarmalarin arasinda iskenceyi tadiyor olacaktik. Bu alani yanlamasina kestik ve kendimizi Peck kulvarinin sonunda bulduk. Derin karda kulvarin sonundaki catala ulastik ve catalin sag ucunu takip ederek, yer yer bata cika, yer yer kayalardan veya kaya uzerindeki cam buzlardan destek alarak zirve sirtina ulastik. Sirttan hemen onceki son etapta belimize kadar karda uzun sure bogustugumuz icin hem enerjimiz tukenmisti hem de cok zaman harcamistik. Yanilmiyorsam kamptan ayrildiktan tam 9,5 saat sonra Demirkazik zirvesindeydik. Zirve defterine dedem adina birseyler karaladigimi hatirliyorum. Ve fazla zaman gecirmeden inise basladik. Klasik yuzunu iyi tanidigim ve hatirladigim icin onden inmeye baslamistim ki Ugur’un sinirli sert bagirisiyla irkildim. Plastik ayakkabilarin azizliginden bir yerde takilmisti ve ip de bende oldugu icin beni cagiriyordu. Bacaklarimdaki yorgunlugu o indigim etabi geri cikarken nasil hissetigimi anlatamam. Ve Ugur’un yanina ulastim, gerekli malzemeleri cikardik ve Ugur sikke ile emniyet almaya ugrasti. Soguk ve yorgunluk beni tuketmeye, egimde daracik bir basamakta hareketsiz Ugur’u beklemekten da bacaklarim titremeye baslamisti. Yarim saate yakin orada durdugumuzu hatirliyorum ve sonunda Demirkazik kulahini inmis, gecide gelmistik ki ikimizde de mecal kalmamisti. Biraz enerji toplayip inmeye devam ettik ve carsaktan bata cika kosa Narpuz vadisine ayagimizi bastik ki saat ogleyi coktan gecmisti. Tek bivakta biraz dinlenmektense (ki o da dinlenmekten beter olacakti) kalan enerjimizle inmeye karar verdik. Derin kardan dolayi bata cika, havayi kararttik. Ve sansimiza aysiz kapali bir gece ustumuze coktu. Yedek pilleri de cadirda sergiye biraktigimiz icin bir sure sonra kafa fenerlerimiz de kullanilamamaya baslanmisti. Narpuz’un ortalarinda bir yerde karsilastigimiz dagci iki arkadas bizi cadirlarina davet etti ve icecek sicak birseyler ikram etti. Cadira girmeden sicak icecekleri icip tesekkur edip inmeye koyulduk…Karin derin oldugunu ve yorgunluktan bayilacak gibi oldugumuzu hatirliyorum. Sokulupinara vardigimizin bile farkinda olmadan Karayalak boyunca inmistik ve cok indigimizin farkina varip gerisin geriye Sokulupinar kamp yerinde vardigimizda saat gece onu bulmustu. O kadar yorgunduk ki birsey yiyip ictigimizi hatirlamiyorum. Belki sicak birseyler yapip ictik ama emin degilim. Ve sira tek kisilik bivagin icine girmeye gelmisti. Ugur gibi devasa bir kutle ile daracik bir torbaya girmenin dayanilmaz hafifligini yasamadim mi desem J. Kasik pozisyonunda yatma zorunlulugunun getirdigi sorumluluklardan mi bahsetsem…Oyle bir gece gecirdik…Bir Ugur bir ben bilirim J. Sabah Arpalik’a giden patikada Serhan Agabey’le karsilastigimizda yuzunde bir endise ifadesi vardi dogal olarak. “Ben de size bakiyordum, neredesiniz yaa..”Agabey sorma ne haltlar karistirdik…Cadira vardigimizda sabah sekizdi yanlis hatirlamiyorsam. Ve sagsalim donebilmistik. Istanbul otobusunde ise Yildiz’li arkadaslarla karsilastik. Tecrubelilerden Kerem ve diger arkadaslar…Megerse Bati rotasinda yanlis yere girmisler…

1 Ocak 2005

Cansin Y. Evrenosoglu, College Station, TX

Canım Cansınım,

Okurken tüylerim ürperdi. Ne iyi etmişsin de yazmışsın canım kardeşim. Tekrar yaşar gibi oldum o yılları. Unutmuş olduğum ayrıntıları tekrar hatırladım. Benim hafıza galiba seninkinden de kötü. Bende mi kullansam senin haplardan? Aradan koca bir beş yıl geçmiş. Tırmanışa başlamadan önce o güzel demirkazık manzarasına karşı tavuklu pilav yerken hissettiklerimiz, kılçık üzerinde o girmiş olduğumuz o pozisyondan kurtulma çabası ve en sonunda sokullu pınarda o küçücük bivağın içinde yan yana yatarken tırmanışı neredeyse bitirmiş olmanın keyfi o kısa bir gün içerisinde yaşanmış birbirinden tamamen farklı ve insanı hayata bağlayan yaşanması gereken duygulardı. Sevgiyle kucaklıyorum.

Teşekkürler.. Ugur