10/03/2012 Demirkazık Doğu Duvarı Denemesi/Aladağlar – Alper Işın Duran, Arif Mithat Amca(Kulüp dışından) ve Bora Maviş(Kulüp dışından)

Tarih: 10/03/2012 

Ekip: Alper Işın Duran, Arif Mithat Amca(kulüp dışından) ve Bora Maviş(kulüp dışından)

Faaliyet Sorumlusu:

Yer/Bölge: Aladağlar

Rota: BDK Doğu Duvarı

 Kullanılan Ekipmanlar: 

Hava Durumu:  

Süre: —

Detay:

Bahar sıcağının iyice hissedildiği şu günlerde sizleri biraz üşütmek ve kışın son haftasında yaptığımız bir etkinliği anlatmak istiyoruz. Kendisi bir haftalık uzunlukta olan ama planlaması ve hazırlıkları aylar süren bu etkinliğimizin adı ”Bir Aladağlar Debelenmesi, Demirkazık Doğu Duvarı”. Kahramanları ise Alper Işın Duran, Arif Mithat Amca ve Bora Maviş.

Bora ile yaklaşık 2 ay önce yaptığımız Süner Tepe çıkışı öncesinden beri bu etkinlik ve rota üzerine plan yapıyorduk. Sonrasında İstanbul’dan Alper’de bize katıldı ve tırmanış ekibini oluşturduk. Uzun bir süre hava durumunu çeşitli internet sitelerinden ve direk köyden takip ettik. Tek atımlık kurşun için uygun havayı bekledik. Kışın son haftalarına yaklaşmaya başaladımız günlerde ufukta bir ışık belirdi. Uzun süredir büyük bir yağış olmamıştı ve önümüzde büyük yağışın olmayacağı, gecenin soğuk, gündüzün açık, bazen güneşli olacağı günler vardı. Bunu görünce artık planları netleştirdik ve 10 Mart’ta dağa gitmeye karar verdik.

Alper iş için geldiği Eskişehir’den eşyalarını toplamak için hızla İstanbul’a yola koyuldu. Biz de dağ ve rota için eksikleri tamamladık. Cumartesi akşamı Alper’i Aşti’de İstanbul otobüsünden karşılayıp doğru Niğde otobüsüne bindirdik ve Aladağlar’a doğru yola koyulduk. Kafamızdaki soruları otobüste bir bir ortaya döktük: Acaba dağda kar nasıldı? Bora (Balya)’nın getirdiği hedikler iyi çalışacakmıydı? Kampçısız bu kadar yükü nasıl taşıyacaktık? Duvarın dibine kaç günde çıkabilecektik? Dibine çıktığımızda enerjimiz kalacakmıydı? Duvar ne durumdaydı?.. Bu sorular üzerine biraz konuştuk ama artık fikir üretme değil eyleme geçme zamanıydı. Cevapların hepsini gidip bir bir yaşamalı ve öğrenmeliydik. Demirkazık köyüne vardığımızda Ordos Dağevi’ne girip hazırlıklara başladık. Çantalarımızı toplayıp tarttık: ortalama adam başı 25 kilo. Arpalığa yükselirken kafamızdaki sorulardan birkaçı hızlıca cevabını buldu: Kar oldukça iyi oturmuştu ve hedikler çok iyi çalışıyordu! Bu motivasyon ile hızlıca yükseldik. 5 saat sonra Teke Pınarı’nın devamındaki bivak kayalarına varıp kampımızı kurduk. Burayı hem ertesi güne az iş bırakmak (ama tamamını bir günde gidip vücudu tüketmemek) hem de rüzgardan korunmak için seçmiştik. Kayalar bizi vadiden esen rüzgardan koruyacaktı. Şimdiye kadar herşey iyi gitmişti. Acaba ince planlarımız tıkır tıkır işleyecek miydi?!

Sakin bir havada yemeğimizi yiyip akşam hafif rüzgarlı bir havada tulumlara girdik. Uykuya daldığımız sırada ara ara esen sert rüzgar bizi uyandırdı ama kesiklide olsa uyumaya devam ettik. Saat 2’yi gösterdiğinde ise kendimizi dimdik ayakta bulduk. Rüzgar çok kuvvetli esmeye başlamıştı ve çadırı neredeyse havalandıracak kadar sarsıyordu. Gece boyunca çadır patlayacak korkusu ile çadırı sabit tutmaya çalıştık. Çok güçlü bir lodos fırtınasının ortasında kalmıştık. Ara ara durulan rüzgar, bir anda şiddetleniyor ve “ben bu çadırı yerinden sökerim” dercesine esiyor, çadırı bir o yana bir bu yana sallıyordu. Neyseki sabah 7 gibi şiddeti biraz azalmaya başladı ve bize biraz olsun dinlenme fırsatı verdi.

Uyanır uyanmaz hazırlanıp yola koyulduk. Yeni hedefimiz Mevsimlik Göl’dü. Patika normalde vadinin bir sağına bir soluna geçiyordu. Ama vadiyi dolduran kar bu yolu düz bir otobana çevirmişti. Kar sert olunca işimiz çok kolaylaştı. Yaklaşık 2 saatte güle oynaya kamp yerine ulaştık ve Demirkazık Doğu Duvarı’na karşı ana kampımızı kurduk (12 Mart Pazartesi). Duvar oldukça açık görünüyordu. Yazın malzemesiz ve zor olan ilk 3 ip boyu karla örtülüydü. Kar sert ve sağlam ise bizi 4. ipe kadar rahat çıkaracaktı. Sanki bu iş olacaktı!

Bir gün öncesinin yorgunluğuyla iyi bir uyku çekip sabah biraz geç kalktık. Gelmeden önce aldığımız hava tahminleri Çarşamba gününe yağış gösteriyordu. Son tahminleri almak ve tahminler hala kötü ise günü çadır yerine dağevinde geçirmek için Tekepınarı’na doğru inişe geçtik. Elif’ten yağış tahmininin öncekine göre daha da arttığı hatta Perşembe’de hafif yağış olacağı haberini aldık. Bu haber üzerine dağevine inme planını uygulamak şart olmuştu. Hem aşağıda güzelce beslenip enerji de toplayabilecektik. Gelsin kebaplar, balıklar…

Dağevin’de bir yandan dinleniyor bir yandan da hava tahminlerini takip ediyorduk. Aldığımız son hava tahminlerine göre Çarşamba’nın beklenen yağış miktarı artmıştı, Perşembe az bir yağış görünüyordu, Cuma günü ise açık yani karı oturtacak hatta duvardaki istemediğimiz karı eritecek/donduracak bir hava olacaktı. Planları yeniden güncelledik ve Çarşamba’yı da dağevinde geçirip Perşembe yukarı çıkmaya, Cuma dinlenip, Cumartesi rotaya girmeye karar verdik. Bir günü daha dağ evinde beslenip enerji toplayarak geçirdik.

Önceki günkü yağışın ve sisli havanın etkisiyle Perşembe günü beklediğimizden daha yavaş bir şekilde kampa çıktık. Yukarıya inanılmaz derecede kar yağmış, kar çadırın kenarlarını neredeyse kapamıştı. Uzun bir süre çadırla uğraştık. Gece yine ara ara kar yağdı. Cuma sabahı doğu duvarı insanı ürküten bir haldeydi. Duvardan çığlar akıyor ama rüzgar akan karları geri çevirip duvara çarpıyordu. Son iki günde 30-40cm kar yağmıştı. Yinede bugünün tahminleri açıktı ve karı biraz sağlamlaştırma ve duvardaki karı eritme ihtimali vardı. Kaldıki bizim bir gün daha bekleyecek tüpümüz ve yiyeceğimiz de yoktu.

Cumartesi sabahı hızlıca hazırlandık. Gece yine bir miktar kar yağmıştı. Çadırdan çıktığımızda korkunç bir soğuk ve ara ara çok etkili bir rüzgar vardı. Ellerimiz eldivenle bile çok zor ısınıyordu. Hatta ben sıcak tutabilmek için sürekli parmaklarımı hareket ettirmek zorunda kalıyordum. Yer yer dize, hatta baldır ortasına kadar bata bata doğu duvarının dibine doğru ilerledik. Duvarın sol tarafında akan bir çığ hattının kenarından kaya başlangıcına kadar çıktık. Buradan da duvar ile bütünleşmiş buz hattına kazmaları saplayıp altındaki yüzey üstü kara ayakları basarak, emniyetli bir şekilde rotanın 4. ipine ulaştık. Artık teknik tırmanışın vakti gelmişti. Bora malzemeleri kuşandı ve 4. ipe başladı. İlk etapları kar-buz üzerinde geçip yazın sikkeli rampa olarak bilinen sola geçişi yapmaya başladı. Burası insanı dışa atan, basamakların ters yüzeylerden oluştuğu, kazmayı takıp sıkıştıracağınız yer bulmanın oldukça zor olduğu bir yer. Bora, rampanın 2/3 ünü gitti ama kazma-krampon kullanımının iyice zorlaştığı bir yerde aşırı soğuktan üşüyen eli ve ayağının da etkisiyle geri indi. Sonra Alper birkaç deneme yaptı ama takıldığımız o bölümü bir türlü geçemedik. Bu gibi ip boyları için yanımızda bir kaya ayakkabısı taşıyorduk ama aşırı soğuk ve rüzgar onu giymeye izin vermedi. Saate baktığımızda bu noktaya kadar yükselmenin ve buradaki debelenmemizin tahminimizden çok uzun tuttuğunu farkettik. Yaklaşık 1 saat içinde duvar gölgede kalacaktı! Ve biz güneş altında bile tırmanmaya çalışırken üşüyorduk. Hızlı bir değerlendirme ile dönüş kararı aldık. Uzun bir süre bu tırmanışı planlamış, antrenman yapmış ve tahminlere göre en uygun havayı seçmiştik. Ama beklenilen koşullar biz oradayken hızlı bir şekilde değişmişti. Çadırdaki ayçiçek yağının bile donduğu bir Cumartesi günü geçirmiştik. Pazar günü inmeye başladığımızda ise rüzgar durulmuştu ve güneş ortamı çok iyi ısıtıyordu. Ama yapacak birşey yoktu, birgün daha bekleyemezdik, minik ekspedisyonumuz başarısız olmuştu ve sıra artık aynı tırmanışın hayaliyle Mevsimlik Göl’e çıkan Hüddosk ekibinindi.

(Fotografları ek bir pdf dosyası olarak yolluyoruz.)

Not: Hüddosk ekibi de bizimle aynı noktadan, sikkede bıraktığımız kilitsizden, geri dönmüş. Bildiğimiz kadarıyla bu yıla kadar Demirkazık Doğu Duvarı’nı kışın deneyen ekiplerden duvara girebilen olmamıştı. İlk kez bu yıl iki ekip duvarın teknik etaplarına girmeyi başardı. Önümüzdeki kış Doğu Duvarı çok daha fazla ekip ağırlayacak gibi görünüyor.