26/07/2003 Demirkazık Batı Yüzü, Direktaş Kuzeydoğu Dihedrali/Aladağlar – Alper Işın Duran, Ali Değer Özbakır

Tarih: 26/07/2003

Ekip: Alper Işın Duran, Ali Değer Özbakır

Yer/Bölge: Aladağlar

Rota: Demirkazık Batı Yüzü, Direktaş Kuzeydoğu Dihedrali

Rapor:

Geçen çarşamba günü Aladağlar için Harem’e doğru giderken niyetim kendi halimde oralarda gezinmekti, ancak Harem’de beni telefonla yakalayan Ali Değer Özbakır ile konuşunca planlar biraz değişikliğe uğradı. Bir gün sonra onun da yola çıkması üzerine anlaştık. Perşembe sabah 9:30 arabasını yakalayıp Demirkazık sapağında indim, oradan yürüyerek önce DKSK’nın evine uğrayıp, orada misafir kalan birkaç kişiyle sohbetten sonra saat 14:30 civarında Arpalık’a vardım. Daha saat erken diye Demirkazık batı yüzünde yükselmeye başladım. Akşam Batı geçidinin 50m altında bivakladım. Oralarda pek korunaklı bir yer bulamadığımdan geceyi kafamda kaskla uykuda geçirip ertesi sabah yola devam ettim. Peck kulvarında neredeyse hiç kar kalmamış haberiniz olsun. Cuma sabahı saat 9:00 civarında zirvedeydim. Bir saate yakın orada kalıp keyfini çıkardım, çünkü Ali ile emniyet paylı olsun diye öğleden sonra doğu çarşağının tam altında, Narpuz’daki kamp yerinde buluşuruz demiştik. Neyse efendim, indim kamp yerine, her taraf kupkuru. Bir kayadan sicim gibi sızan su buldum, hemen bantlar ve poşetlerle bunu bir oluktan şişeye doldurulur hale getirdim, iste kamp yerimiz hazır. Saat 13:15 gibi eh ancak gelir diye yolda karşılamak için Ali’yi aşağıya doğru yürüdüm. 14:00’te Sokullupınarına indiğimde oradaki kamp görevlisi -bir arkadaş tek başına Narpuza doğru gitti- dedi ( ! ) valla ben de anlamadım? Yukarı doğru geri döndüm, Kayacık’ın sonunda yetiştim, beraber kamp yerine yürüdük. Ertesi sabah yola çıkmak için akşamı orada geçirdik. Cumartesi sabah Yasemin Geçidi’nden Yedigöllere doğru yola çıktık. Ali’de kazma krampon yoktu, Yasemin’de de hala 150 metre buz vardı. Daha soldan kayalardan biraz yükseldik, ama önünde sonunda bir yerde buzdan geçmemiz gerekti, önden geçip bir kayadan istasyon aldım, emniyetli bir şekilde o da yanıma geldi. Sonrası hep aynı, çarşaaak çarşakk… Geceyi Yedigöller’de geçirip sonrası için plan yaptık. Daha doğrusu pek yapamadık çünkü adam akıllı iletişim kurmadığımızdan Ali yanında çok az malzeme getirmiş, bendeki iniş malzemesiyle birleştirince iki kişiyi refaha erdirecek malzememiz yoktu. Toplamda 3 sikke, 3 friend, bir set telli takoz, yalnızca bir tane 50m yarım ip ve tek bir çekiç vardı. En kötü sorunumuz olan çekiçsizliği orada rastlastığımız Barazama’li girişimci genç Ramazan ve Dayısı sayesinde bir nev`i çözüme ulaştırdık. Ramazan ve dayısı bu sene Yedigöller’deki yarım kalmış dağ kulübesine bir kıl çadır ekleyerek orayı turistik bir bar(ımsı) haline getirmişler. Ama savaş, planlarını azıcık sekteye uğratmış olmalı ki bizim orada olduğumuz süre içinde sadece pinekliyorlardi. Bu bahtsız girişimciler, bize keserlerini ödünç vererek beklenmedik bir sevaba girdiler. Eh biz de fırsat bu fırsattır, o da iş görür deyip, almamazlık etmedik.

Bu gazla ertesi sabah (Pazar) en olabilir gözüken rotaya doğru yola çıktık. Direktaş kuzey doğu dihedrali. Sabah 6:30da rota dibinden tırmanışa başladık, lakin ufak bir detay olan ipimiz sayesinde pek de hızlı bir tırmanış olmadı. Ne yapalım, Ramazan’lara şuradan bi de 50 metre urgan ödünç verin demek aklımıza gelmedi. Biz de 20’şer 25’er metre ip boyları ile karınca kararınca çıktık dihedralden. En kötüsü her defasında korkuyla “kaç metre kaldı?” diye sorup üüüç…beeeşşş gibi laflar işitmek. Valla orada küfürden beter geliyor adama. Normal dihedral rotası tarifine göre bir yerde kırmızımsı dik bir duvarla karşılaşılıyor, işte orada sağından çıkın demiş, ben de sağa kaçtım ama biraz fazla kaçmışım. Sonunda dihedralden bayağı dışarıda, neredeyse kuzey yüzünde bir yere girdik ki nasıl çürük… Neyse orası da bir baca -çatlak sistemine bağlandı, o da bizi bir şekilde tepeye çıkardı. Ancak bu arada akşamı etmişiz. 17:30- deftere bir şeyler çiziktirdik ve ilk keserli çıkışın şerefine, keserimize Mustafa adını verdik. O da bizden biri gibiydi adeta. (bizim çıktığımız şekliyle rota hattını ekli fotoğrafa çizdim, fotoğrafı internetten aldım.) Arkadan inerken de iniş patikasını bir ara kaybettik sonra iki ip boyu (25+25 tabii) inip yeniden yakaladık patikamızı. Bu arada karanlığa kalmışız, Keserin sahipleri de meraklanmışlar. Önce onlara gittik. Sonra orada uyuduk, ertesi sabah bu kadar malzemeyle daha fazla tırmanmanın eziyet olacağına hükmedip bari Hacer Boğazı’nı görelim dedik. Pazartesi sabah ancak 10:00’a kadar toparlanıp yola çıkabildik. Hacer Ormanı’nda bir yerde müthiş boulderlar bulup azıcık oynadık. Bu arada Ortakaya’nın muazzam yüzü de dikkatimizden kaçmadı. Öğleden sonra 15:30 civarı Barazama’da iki çay içip soluklandıktan sonra akşam 19:30’da Şelalelere (Kapuzbaşı) vardık. Amacımız Salı gününü orada geçirip dinlenmekti ama Şelalelerin turistik curcunasını görünce anında vazgeçtik. Salı sabahı saat 5:00’teki (Her gün tek servis, sabah 5:00’te) Yahyalı minibüsüne binip oradan Kayseri’ye ve akşama da İstanbul’a vardık.